September 1, 2014

TENVA, Enerji Panorama, September 2014


Doğal Gaz Dağıtım Şirketlerinde 
Verimlilik ve Hizmet Kalitesi İlişkisi

PROF. DR. MEHMET BAHA KARAN / HACETTEPE ÜNİ. MUHASEBE VE FİNANS A.B.D. ÖĞRETİM ÜYESİ
OKAN YARDIMCI / ENERJİ UZMANI-HACETTEPE ÜNİVERSİTESİ



İlk uygulamalarını İngiltere’nin gerçekleştirdiği tekel piyasaların rekabete açılma politikaları, 1980’lerin başından itibaren diğer Avrupa ülkelerinin uygulamaları ile hız kazandı. Şüphesiz ABD’de tecrübe edilen rekabet şartları, Avrupa’nın bu yeni yapılanmayı gerçekleştirmesinde en önemli teşvik unsuru oldu. Avrupa’daki bu reforma paralel olarak 2001 yılında kabul edilen ve kısa bir geçiş döneminin ardından 2002’de uygulamaya konan 4646 sayılı Türkiye Doğal Gaz Piyasası Kanunu ülkemiz için liberal bir doğal gaz piyasasını amaçlarken, piyasa faaliyetlerinin ayrıştırılmasını ve doğal tekel niteliğine haiz dağıtım, iletim ve yetersiz kapasite olması durumunda depolama faaliyetlerinin düzenlenmesini öngördü. Tekel şirketlerinin rekabet ortamındaymış gibi davranmalarını sağlamak, dünyanın en karmaşık işlerinden biri olan düzenleme çalışmalarını ortaya çıkardı. Bu amaçla düzenleyici kuruluşların kullandığı en önemli enstrüman tarife düzenlemeleridir. Dünyada ortak bir tarife düzenlemesi yöntemi yok; bu nedenle de düzenleyici kuruluşlar kendi şartlarına uygun buldukları yöntemi seçiyor.


Tarife hesaplamalarında genel olarak iki farklı yöntemin kullanıldığını görüyoruz:
• Performansa dayalı düzenleme (incentiveregulation)
• Maliyet+ düzenlemesi (cost-plusregulation)

Türkiye elektrik ve doğal gaz mevzuatı performansa dayalı tarifenin uygulanmasını tercih etti. Performansa dayalı yöntemde genel olarak kendi içinde
• Fiyat tavanı düzenlemesi (pricecapregulation)
• Gelir tavanı düzenlemesi (revenuecapregulation)
olarak ikiye ayrılıyor.

Doğal gaz iletim, depolama ve elektrik tarifelerinde gelir tavanı düzenlemesinin uygulanması tercih edilirken doğal gaz dağıtım sektöründe fiyat tavanı düzenlemesi öne çıktı. Fiyat tavanı yöntemi ilk olarak 1980’lerin başında İngiltere’de “RPI-X” adı ile kullanıldı. Tarife dönemi başında belirlenen fiyatın, tarife dönemi boyunca perakende satış endeksi (RPI) eksi verimlilik faktörü (X) çarpanı ile güncellenmesi dolayısıyla ilk uygulamalarda RPI-X denildi. 

Fiyat tavanı uygulaması, düzenlenen şirketler için çok önemli riskler veya fırsatları içerebiliyor. Bu uygulamada, dağıtım şirketinin yapmış olduğu yatırım giderleri belirlenen sürede (doğalgaz dağıtımında bu süre 22 yıl) amortismana tabi tutuluyor ve şirketin kalan varlık tabanına makul getiri oranı (bizdeki
uygulamada ağırlıklı ortalama sermaye maliyeti) uygulanıyor. Bu tutar, işletme gideri öngörüsüyle toplanarak şirketin elde etmesi beklenen gelir seviyesi bulunuyor. Gelirin tüketime bölünmesiyle tarife hesaplanıyor. Tabi bu genel unsurların yanı sıra hesaplamalarda birçok detay da yer alıyor. Bu detay işlemlerin en önemlisi verimlilik ve hizmet kalitesine yöneliktir.


“Doğal Gaz Dağıtım Şirketlerinin Verimlilik ve Hizmet Kalitesi” ilişkisi üzerine yaptığımız çalışmaya göre;

• Sosyal faydanın maksimize edilmesi için oldukça büyük öneme sahip olan verimlilik ve hizmet kalitesi artışı ancak etkili bir düzenleme ile sağlanabilir.
• Fiyat tavanı yönteminde, dağıtım şirketlerinin maliyetlerini azaltma yoluna giderek yüksek karlar elde etmesinin önü açık. Bu nedenle verimlilik ve maliyet düşüşleri teşvik ediliyor. Öte yandan bu düzenlemede genellikle hizmet kalitesine yönelik ödül/ceza yöntemlerinin kullanılmadığı görülüyor. Bu durumda da şirketler hizmet kalitesini arttırmaya dönük çaba göstermiyor.
• Fiyat tavanı yönteminin en önemli avantajı, verimlilik iyileştirmeleri yoluyla hızlı fiyat düşüşünün sağlanıyor olması. Bu başarı görünümü özellikle kamu şirketlerini rekabet ortamına sokmaya başlayan gelişmekte olan ülkeler için çok önem taşıyor. Genellikle ilk çıktılar kamuoyuna liberal piyasanın ve etkili düzenlemenin olumlu yönleri olarak sunuluyor. Hizmet kalitesi ve tarife uygulamalarının ileri dönem sonuçları ilk değerlendirmelerde dikkate alınmıyor.
• Dağıtım şirketlerinin ve düzenleyici kuruluşun etkililiğini ölçen iki önemli unsur verimlilik ve hizmet kalitesi artışı ancak literatürde bu iki unsur arasındaki ilişkiye yönelik çalışmalar oldukça sınırlı. Türkiye doğal gaz dağıtım şirketlerini kapsayan bu ilk çalışmada, 25 özel dağıtım şirketinin verimlilik ve hizmet kalitesi performansları analiz edildi. Sonuçlar doğal gaz dağıtım sektörünü liberalleştirme düşüncesinde olan diğer gelişmekte olan ülkelerin de ilgisini çekebilecek nitelikte.

• Şirketlerin verimlilik skorları parametrik olmayan Veri Zarflama Analizi ve parametrik olan Stokastik Sınır Yönetimi Analizi ile hesaplandı. Aynı dağıtım şirketleri, kendileri tarafından EPDK’ya sunulan hizmet kalitesi verilerine göre sıralandı.
• Söz konusu dağıtım bölgelerinde özel sektör tarafından işletme hakkı elde edilmesi çok çetin geçen ihalelerle oldu, ihalelere katılan şirketlerin agresif teklifleri dolayısıyla ilk 8 yıllık döneme yönelik dağıtım bedellerinde önemli düşüşler sağlandı. Bu sabit tarife dönemi, birçok bölgede marjinal maliyetin altında dağıtım bedelleriyle hizmet sunulmasına yol açtı. Bu durum şirketlerin mali açıdan sürdürülebilirliğini tehlikeye sokmuş ve 8 yıllık dönem sonrasına yönelik birçok tartışmaya sebebiyet vermiştir. İhalelerde oluşan düşük dağıtım bedelleri dolayısıyla ilk 8 yıllık döneme ilişkin verimlilik artışının görünmesi beklenen bir sonuç olmakla birlikte bu sonuçlar ile etkili bir düzenleme ve liberalizasyon süreci hakkında erken yorum yapmaktan kaçınmak faydalı olacaktır.
 Yapılan analizlere göre, teknolojiye bağımlı olan hizmet kalitesi parametrelerinde yıllar itibarıyla iyileşme görülüyor. Bu tarz iyileşmeler genellikle kamuoyunu yanıltıcı etkiler yaratabiliyor. Bu çerçevede liberalizasyon süreci öncesinde o dönemin teknolojisiyle faaliyet gösteren kamu şirketlerini, günümüz teknolojisini kullanan özel sektör şirketleriyle mukayese etmek kamunun hizmet kalitesinin eleştirirken adil olmayan yaklaşımlara yol açabiliyor. Dahası bu çalışmada teknolojiye bağlı olmayan ve ağırlıklı olarak dağıtım şirketlerinin kontrol edebileceği hizmet kalitesi parametrelerinin yıllar itibarıyla kötüye gittiği sonucuna ulaşıldı. Şirketlerin mali sürdürülebilirliklerini devam ettirebilmek adına verimlilik artışı sağladıkları ancak bununla birlikte hizmet kalitesinden ödün verdikleri görülüyor. Öte yandan ihaleler dolayısıyla oluşan bu özel durumu da kamu-özel sektör şirketlerinin karşılaştırmasına yönelik çalışmalar için kullanmak da adil bir yaklaşım değil.
Ayrıca sonuçlar verimli dağıtım şirketlerinin hizmet kalitesinde göreceli olarak başarısız olduklarını gösteriyor. Bu sonuçlar etkili bir düzenleme için ödül/ceza sisteminin gerekliliğini de göz önüne koyuyor. Ödül/ceza sistemini getirirken hizmet kalitesinin maliyeti ve şirketin verimlilik sonucunda elde edeceği avantajın da hesaplamalara katılması gerekiyor.
• Dikkate alınması gereken bir diğer önemli unsur da hizmet kalitesi düzenlemelerinin faturasını nihayetinde önemli ölçüde müşterilerin ödeyeceğidir. Bu çerçevede yapılacak olan hesaplamalarda müşteri tercileri göz önünde bulundurulması önem taşıyor.
• 2012-2016 dönemi şirketlerin bir kısmının halen 8 yıllık sabit tarife döneminde olmaları dolayısıyla bir geçiş süreci olarak görülmeli. Sabit tarife döneminin etkilerinin azalacağı ilerleyen yıllarda çalışmanın daha fazla şirket verisiyle tekrarlanmasının ve bu yolla tarife çalışmalarına entegre edilebilecek verimlilik-hizmet kalitesi unsurlarının tasarlanmasının faydalı olacağı görülüyor. Söz konusu çalışmaya özellikle diğer ERRA üyesi ülkelerin büyük ilgi göstermiş olması da diğer ülkelerin şirketlerini de kapsayacak analizlerin de faydalı olacağına işaret ediyor.


Not: Çalışmanın İngilizce tam metni, Springer yayımcılık tarafından çıkartılacak “EnergyTechnologyandValuationIssues” isimli kitapta yer alacak olup söz konusu kitap basım aşamasındadır.


No comments :

Post a Comment