BAŞKENTGAZ İÇİN TOKMAK İNMİYOR! NE YAPMAK LAZIM?
Yayım Yeri : Yardımcı, O., BAŞKENTGAZ İçin Tokmak İnmiyor! Ne Yapmak Lazım?, Enerji Piyasası Bülteni, ISSN 1308-8262, Sayı : 20 Sayfa : 31-41, Nisan 2012.
Yazar :
Okan YARDIMCI
Yayım Yeri : Yardımcı, O., BAŞKENTGAZ İçin Tokmak İnmiyor! Ne Yapmak Lazım?, Enerji Piyasası Bülteni, ISSN 1308-8262, Sayı : 20 Sayfa : 31-41, Nisan 2012.
BAŞKENTGAZ İÇİN TOKMAK İNMİYOR! NE YAPMAK LAZIM?
Müzayedeci tokmağı defalarca kaldırdı, ancak henüz “Saattııım!” demek nasip olmadı. Bu yazıda kamunun elindeki son iki doğal gaz dağıtım şirketinden biri olan Başkent Doğalgaz Dağıtım A.Ş. (BAŞKENTGAZ)’nin, 5’inci yılını dolduran özelleştirme serüveni ele alınmıştır. Son bölümde ise ortaya çıkan duruma yönelik çözüm önerileri yer almaktadır.
EGO Yıllarından Günümüze Gelirken
Her ne kadar belli başlı üç işlevinden ikisini kaybetmiş olsa da, "Ankara Elektrik ve Havagazı İşletme Müessesesi", Cumhuriyetin ilk yıllarından günümüze ulaşmayı başarabilen ender Kuruluşlardan bir tanesidir. Bugün EGO Genel Müdürlüğü olarak bildiğimiz ve elektrik, gaz, otobüs kelimelerinin baş harflerinin yan yana gelmesiyle oluşan “EGO” kısaltmasını kullanarak andığımız bu Kuruluşumuz, 1982 yılında elektrik piyasasına, 2007 yılında ise doğal gaz piyasasına yönelik işlevini kaybetmiştir. Toplu ulaşım hizmetlerine devam eden Kuruluş için “EGO” kısaltmasının, simgesel anlamda kullanılmaya devam ettiği görülmektedir.
EGO, 1929 yılından, ülkemizin SSCB doğal gazı ile tanıştığı 1988 yılına kadar, Ankara’da kömürden üretilen hava gazının dağıtımı görevini üstlenmiştir. Ankara Büyükşehir Belediyesi Başkanlığı’na bağlı, tüzel kişiliği olan ve kamusal görev yapan EGO, 80’li yılların sonunda doğal gazın Ankara’ya ulaşmasıyla birlikte, hava gazı dağıtım şebekesini doğalgaz dağıtımına uyumlu hale getirmeye başlamıştır. Dağıtım şebekesinde yaşanan bu gelişmeler Ankara’nın puslu havasında gözle görülür değişimlere de yol açmıştır. 2001 yılında yasalaşan 4646 sayılı Doğal Gaz Piyasası Kanununa kadar Ankara, doğal gaz konforunu yaşayan 6 ilden biri olmuştur. Bu 6 ilde faaliyet gösteren 7 dağıtım şirketi şöyledir; EGO (Ankara), İGDAŞ (İstanbul), BURSAGAZ (Bursa), ESGAZ (Eskişehir), AGDAŞ (Adapazarı), İZGAZ (İzmit) ve BAHÇEŞEHİRGAZ (İstanbul-Bahçeşehir). Kanunun yasalaşmasının ardından, doğal gazın Türkiye’nin dört bir yanına ulaştırılması amacıyla çok sayıda dağıtım bölgesi oluşturulmaya başlanmış ve Enerji Piyasası Düzenleme Kurumu (EPDK) tarafından yapılan ihaleler yoluyla özel sektörün bu bölgelerde dağıtım faaliyetini gerçekleştirmesi sağlanmıştır. Sırasıyla, AGDAŞ, BURSAGAZ, ESGAZ ve İZGAZ’ın özel sektöre devredilmesiyle birlikte, bugün ilgili belediyeler vasıtasıyla kamunun elinde 2 adet dağıtım şirketi kalmıştır. BURSAGAZ ve ESGAZ’ın satışı ile BOTAŞ dağıtım sektöründen tamamen çıkmıştır. Şekil-1 ile Şekil-2’de yer alan haritalar bu zaman sürecindeki hızlı değişimi net bir şekilde ortaya koymaktadır.
Şekil-1: Kanun Öncesinde Türkiye Doğal Gaz Dağıtım Sektörü
Şekil-2: Bugün Türkiye Doğal Gaz Dağıtım Sektörü
Tamamı kamunun elinde olan 2 şirketin yanı sıra; Kanundan gelen hakları çerçevesinde belediyeler diğer 60 dağıtım şirketinde, bedelsiz olarak elde ettikleri %10 ortaklığa sahiptirler. Kamunun elindeki şirket sayısı %3’lerde olsa da, bu şirketlerin, dağıtılan toplam doğal gaz miktarı içerisindeki payının %50’lerin üzerinde olduğu görülmektedir (Şekil-3).
Şekil-3: Dağıtılan Toplam Doğal Gaz Miktarı İçerisinde Özel/Kamu Payları
5669 Sayılı Kanun
25.05.2007 tarih ve 5669 sayılı "Doğalgaz Piyasası Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun" gereği Başkent Doğalgaz Dağıtım A.Ş. (BAŞKENTGAZ) kurularak, doğal gazın şehir içi dağıtımıyla ilgili tüm altyapı tesisleri, varlıklar, taşınır ve taşınmazlar, hak alacak ve borçlar, leh ve aleyhe açılmış olan davalar ile icra takipleri ve iş mevzuatına tabi personel 31.08.2007 tarihi itibariyle EGO’dan BAŞKENTGAZ’a devredilmiştir.
Kanun gereği, 31.08.2007 tarihinde bu şirkete Kurul tarafından otuz yıllık dağıtım lisansı verilmiştir. Lisansın geçerlilik süresinin ilk on yılında (31.08.2017 tarihine kadar) dağıtım şirketinin Birim Hizmet ve Amortisman Bedeli (BHAB) 0,05555 ABD Dolar/m3 karşılığı TL, Taşıma Bedeli (TB) ise 0,0077 ABD Dolar/m3 karşılığı TL olarak uygulanmaktadır. 31.08.2017 tarihinden sonra tarife, EPDK tarafından belirlenecektir.
Söz konusu Kanun, BAŞKENTGAZ’ın özelleştirilmesine yönelik detaylı düzenlemeleri de içermektedir. Kanun, şirketin asgari yüzde 80 hissesinin en geç iki yıl içinde 4046 sayılı Kanun hükümleri uyarınca Ankara Büyükşehir Belediyesi tarafından özelleştirilmesini planlamış; bu tarihe kadar özelleştirmenin gerçekleştirilmemesi durumunda, Özelleştirme İdaresi Başkanlığı (ÖİB)’nın devreye gireceğini düzenlenmiştir. Kanunda, şirketin ilk iki yılda Belediye tarafından özelleştirilemeyebileceği ihtimalinin değerlendirilmiş olması ilginçtir. Bu düzenlemeyi, Kanunlarda eşine az rastlanır bir ileri görüşlülük olarak değerlendirmenin mümkün olabileceği gibi, düzenlemenin Belediye tarafından özelleştirilememe ihtimalinin yüksek olması dolayısıyla yapılmış olması düşünüldüğünde, 2 yıllık bir zaman kaybına baştan sebebiyet verildiğini değerlendirmek de mümkündür.
Kanun özelleştirme gelirlerine yönelik olarak da detaylı düzenlemeleri içermektedir. Özelleştirme sonucu elde edilecek gelirden öncelikle EGO’nun, BOTAŞ Genel Müdürlüğüne olan doğal gaz alım anapara borçları ödenecektir. BOTAŞ’ın alacağını oluşturan tüm borçlara ait faizler ile fer’ileri ve cezaları silinmiştir. Ardından sıra Hazinenin alacaklarına gelmektedir. Kalan özelleştirme gelirinin ise Ankara Büyükşehir Belediyesi bütçesine irat kaydedilmesi planlanmıştır. Belediyenin bu geliri öncelikle, özelleştirme uygulaması sonucu doğabilecek iş kaybı nedeniyle yapılacak tazminat ödemeleri ile devam eden Ankara Metrosu ve Ankara Büyükşehir trafik, ulaşım, su, kanalizasyon ve bunlarla ilgili alt yapı yatırımları için kullanması amaçlanmıştır.
Birinci İhale (14.03.2008)
Ankara Büyükşehir Belediyesi tarafından, 14.03.2008'de yapılan ihale öncesinde 40 firma şartname almıştır.
BAŞKENTGAZ’ı satın alarak Türkiye doğal gaz piyasasında dikey bütünleşik bir yapılanmaya gideceği ve piyasamızı ele geçireceği tahmin edilen Rus enerji devi GAZPROM ise ihalelerde talip yerine gözlemci görünümünde yer almıştır. Bu gelişmeyi, zaten vanayı elinde tutarak gerekli avantaja sahip üretici şirketlerin dağıtım sektörünü çok da stratejik bir faaliyet olarak görmedikleri ya da piyasamızın zaten çoktan ele geçirilmiş olduğu şeklinde yorumlamak mümkündür. Gelişen teknoloji ile günümüz dünyasında tüketiciler hakkında adres gibi bilgileri ele geçirmek ya da illegal dinleme yapmak için dağıtım şirketi sahibi olmak gerekmediği açıktır. Bu eski savların yerini, üretici şirketlerin dikey bütünleşik yapılanma yoluyla fiyatları manipüle etmeyi amaçlayabilecekleri savının aldığı görülmekle birlikte, şirketlerin bu amaç için dağıtım faaliyetine girme gerekliliği olup olmadığı ayrı bir tartışma konusudur. Ancak yapılan ihaleler, GAZPROM’un da diğer tüm şirketler gibi dağıtım sektörüne yönelik yatırımı öncelikli olarak ekonomik yönden ele aldığını göstermiştir. Öte yandan Türkiye doğalgaz pazarının GAZPROM için önemi büyüktür. İhaleler yoluyla, tedarikçi olarak Türkiye pazarına ve diğer oyunculara yönelik derinlemesine bilgi edinme fırsatı bulmuştur. Bu noktada GAZPROM’un özellikle SSCB’nin dağılmasından sonra ortaya çıkan ülkelerin iletim şirketlerine olan yakın ilgisini ayırmak gerekmektedir. Burada GAZPROM’un pazar endişesi ön plana çıkmakta olup, söz konusu yatırımları iktisadi açıdan değil, stratejik olarak değerlendirdiği açıktır. Söz konusu şirketin ilerleyen yıllarda ülkemiz doğal gaz iletim sistemi ile de yakından ilgilenmesi muhtemeldir. Öbür taraftan BAŞKENTGAZ’a sahip olmanın yaratacağı katkı, milli petrol ve doğalgaz şirketimiz, Türkiye Petrolleri Anonim Ortaklığı (TPAO) açısından daha farklıdır. Bu konu üçüncü ihale öncesinde kamuoyu nezdinde de gündeme gelecektir.
BAŞKENTGAZ’ın ilk ihalesinin yapıldığı salonda ise şartname alan 40 firmadan 8’i yer almıştır. İhaleye katılan Global Yatırım-Energaz ortaklığı BAŞKENTGAZ için 1 milyar 606 milyon dolar teklif ettiğinde ise salonda iki firma daha bulunmaktadır. Öncelikle Çalık Enerji’nin hemen ardından ise Elektromed Elektronik Sanayi’nin ihaleden çekilmesiyle birlikte Global Yatırım-Energaz ortaklığı ihalede rakipsiz kalmış, ihale komisyonu başkanının ısrarları karşısında teklif 2 milyon dolar daha artırılmıştır. Başkan’ın “hesabı düz yapalım, bunu Ankaralılar için istiyorum” sözleri ile firmayı bir miktar daha zorlaması ertesi günkü gazetelerde tercih edilen başlıklardan olmuştur. Netice itibariyle ihaleyi, 1 milyar 610 milyon dolar ile Global Yatırım-Energaz ortaklığı kazanmıştır. Ancak ihale şartlarını yerine getirmeyen Global Yatırım-Energaz ortaklığı devre dışı bırakılmış, sıra ikinci en yüksek teklifi veren Elektromed şirketine geçmiştir. Elektromed şirketinin de ihale şartlarını yerine getirememesi dolayısıyla tarafların teminat mektubu mücadeleleri başlamıştır.
Her ne kadar ihalede teklif edilen bedel ödenmemiş ve ihale sonuçlanamamış olsa da, birinci ihalede verilen bu teklifin ilerleyen ihalelerde Demokles’in Kılıcı gibi durduğu ve sonraki ihalelerde verilecek tekliflerle karşılaştırıldığı görülmektedir. Bu noktada karşılaştırmanın bir nebze daha sağlıklı yapılabilmesi için 14.03.2008 tarihinde dolar kurunun 1,2193 USD/TL olduğunu ve ilk ihalede verilen bu teklifin şirket hisselerinin bütünü için verildiğini belirtmekte fayda görülmektedir. Öte yandan Kanun gereği şirketin hisselerinin %10’u Belediyede kalacak, ihaleyi kazanan şirket BAŞKENTGAZ’ın %90’ına sahip olacaktır. Bu düzeltmeyle birlikte şirketin tamamı için o tarih itibariyle verilen teklifi 2 milyar 181 milyon TL olarak değerlendirmek mümkündür.
Bu ihalenin ardından, Ankara Büyükşehir Belediyesi’ne verilen 2 yıllık sürenin sona ermesi dolayısıyla BAŞKENTGAZ’ın %80 oranındaki hissesi ÖİB’ye devredilmiştir.
İkinci İhale (06.08.2010)
BAŞKENTGAZ’a yönelik ikinci ihale 06.08.2010 tarihinde ÖİB tarafından gerçekleştirilmiştir. İlk ilanlarda 19.07.2010 olarak belirlenen ihale tarihi, “ihaleye konu şirketin Ankara Büyükşehir Belediyesi ile EGO Genel Müdürlüğü’nden olan alacakları ve şirketin lisans sınırları ile ilgili konulara ilişkin işlemlerin sonuçlandırılabilmesi amacıyla”, 06.08.2010 tarihine alınmıştır. İhaleye ilişkin detaylara geçmeden önce bu düzenlemelere değinmek faydalı olacaktır.
Yüksek Planlama Kurulu (YPK)’nun 19.07.2010 tarihli kararı ile Baymina Suez Doğalgaz Yakıtlı Kombine Çevrim Santraline gaz ileten hattın BOTAŞ’tan BAŞKENTGAZ‘a devri sağlanmıştır. Yargıya da taşınmış olan bu Karar’ın doğruluğu ya da yanlışlığı üzerine burada yorum yapılmayacaktır. Ancak Karar’ın esası bir kenara bırakıldığında, konuyla ilgili Karar’ın özelleştirme ihalesi öncesinde alınmasının ve ihaleye giren şirketlerin verecekleri tekliflerinde ıskontoya sebep olabilecek bir belirsizliğin ortadan kaldırılmasının yerinde olduğu açıktır. Şüphesiz bu yorum tersi yönde bir YPK Kararı alınmış olması durumu için de geçerlidir. BAŞKENTGAZ’ın bu devir ile birlikte taşıma yapacağı serbest tüketicilerden (ağırlıklı Baymina santrali) elde edeceği ilave taşıma geliri yılda 10 milyon dolar seviyelerindedir. Kararın alındığı tarihten sabit tarife döneminin sonuna kadar bu ilave gelirin toplamı 70 milyon dolar seviyelerinde olacaktır. Özetle YPK Kararı önemli bir belirsizliği ortadan kaldırmıştır. ÖİB açısından bir diğer belirsizlik ise BOTAŞ’a olan borçtur. Bu borç, kurun sabitlenmesi ve oluşacak faizin hesaplama dışına alınmasıyla birlikte 676 milyon TL olarak belirlenmiştir. Özelleştirmede amaçlanan hususlardan birisinin BOTAŞ ve Hazine alacaklarının tahsili olduğu, özelleştirme gelirinin bu borçları dahi kapatamadığı durumda özelleştirmenin başarısız bir görüntü vereceği açıktır. Elde edilecek ilave gelirle, Ankara’daki metro gibi projelerin desteklenmesi içinse umutlar halen devam etmektedir.
İhale öncesinde ortadan kaldırılan bir diğer önemli belirsizlik ise serbest tüketici limitiyle tarifelerin ilişkisinin kaldırılmasıdır. Bu çerçevede, BAŞKENTGAZ’a yönelik olarak alınan Kurul Kararı ihale öncesinde bilgi odasındaki yerini almıştır. Üçüncü ihale öncesinde ise bu hususta Yönetmelik değişikliği yapılarak diğer şirketleri de kapsayacak önemli düzenlemeler gerçekleştirilmiştir. BAŞKENTGAZ için yaklaşık 1 milyar TL’lik büyüklükteki belirsizliği ortadan kaldıran bu düzenlemeye yönelik detaylara üçüncü ihaleye ilişkin bölümde değinilecektir. Yapılan bu düzenlemelerin, diğer bütün parametrelerin sabit olduğu durumda ihale teklifinde artışa sebep olması gerektiği düşünülebilir.
İkinci ihale öncesinde de GAZPROM’un ve diğer enerji devlerinin ilgisi basına yansısa da ihaleye 7 adet yerli firma katılmış, ihaleyi ise 1 milyar 211 milyon dolar teklifle sürpriz bir ortaklık kazanmıştır. Mehmet Kazancı ile Mehmet Emin Karamehmet’in ortaklığında kurulan ve ortakların isimlerinin baş harflerinden oluşan MEKA, MMEKA A.Ş. enerji piyasalarına hızlı bir giriş yapmıştır. Rekabet Kurulu, 16.12.2010 tarihli Karar ile “MMEKA hissedarlarından Mehmet Kazancı […]'nın Kazancı Holding A.Ş. ve dolayısıyla Aksa Elektrik Perakende Satış A.Ş. ile aynı ekonomik bütünlük içinde olduğuna ve 4054 sayılı Kanun kapsamında tek bir teşebbüs olarak kabul edilmesine ancak devir işleminin, hakim durum yaratan veya mevcut hakim durumu güçlendiren ve böylece ilgili pazarlarda rekabetin önemli ölçüde azaltılması sonucunu doğuran bir işlem olmadığına, dolayısıyla bildirim konusu işleme izin verilmesinde sakınca bulunmadığına” Karar vermiştir. Söz konusu Karar ve bu Karar ile aynı gün alınan, elektrik dağıtım özelleştirmelerine yönelik ihale sonuçları dolayısıyla oluşacak devralmaların, hakim durum yaratacak sonuçlar doğurabileceğine yönelik Karar, halen uzmanlarca tartışılmaktadır. Bu tartışmaların ayrı bir makale konusu olduğu değerlendirildiğinden burada konuyla ilgili detaya girilmemiştir.
Her ne kadar Rekabet Kurulu devir için bir sakınca görmese de BAŞKENTGAZ, MMEKA tarafından da devralınamamıştır. Magazin yönü ağırlıklı olan bu süreci bir gazete başlığıyla özetlemenin yeterli olacağı düşünülmektedir: “Çılgın Mehmetler Ayrıldı”. ÖİB tarafından ortaklara en son 09.05.2011 tarihine kadar süre verilmiş; ancak sonuç değişmemiştir. Bu macera, BAŞKENTGAZ özelleştirmesinde iki yıla yakın bir zaman kaybına sebebiyet vermekle birlikte, ortaklar arasındaki anlaşmazlık dolayısıyla elektrik dağıtım özelleştirmelerine de önemli etkisi olmuştur. Süre uzatmalarının da etkisiyle toplam 92,7 milyon dolarlık teminat tutarı ise yanmıştır.
06.08.2010 tarihinde dolar kurunun 1,4904 USD/TL olduğu ve ihalede verilen 1 milyar 211 milyon dolarlık teklifin şirket hisselerinin %80’i için verildiği göz önünde bulundurulduğunda, ihale tarihinde şirketin tamamı için verilen teklifin 2 milyar 507 milyon TL olduğu görülmektedir. Bu hesaplamada da nihai olarak Belediye’de kalacak %10’luk paya yönelik düzeltme yapılmıştır. Bu rakamın ilk ihaleye oranla %15 daha yüksek olduğu, bu iki dönem arasındaki enflasyon da dikkate alındığında tekliflerin hemen hemen aynı seviyelerde olduğu değerlendirmelerinin ardından, hesaplamalarımızda Belediye’nin %10’luk payına yönelik düzeltmenin neden yapıldığını belirtmek faydalı olacaktır. Her ne kadar Belediye ihaleler öncesinde bu %10’luk bedelsiz teklifi istemeyeceği yönünde bir yaklaşım benimsemiş olsa da Kanun ile düzenlenen bu durumun öncelikle Belediye yönetimine ardından ise yatırımcı firmaya ileri tarihlerde sıkıntı yaşatabilmesi muhtemeldir. Bu sebeple verilen 1 milyar 211 milyon dolarlık teklif, şirketin %72’sine sahip olunabilecek şekilde değerlendirilmiştir.
Bu süreçle ilgili belirtilmesi gereken bir diğer husus ise geri kalan %20’lik hisseyle ilgilidir. Ortakların ayrılma sebeplerden birisi olarak da gösterilen Çankaya Doğalgaz Şirketi, geri kalan %20’lik pay için Ankara Büyükşehir Belediyesi tarafından yapılan ihalede 310 milyon dolar teklif etmiştir. Bu rakamın, şirketin %80’i için teklif edilen rakama göre yapılacak hesaplamaya göre 7,25 milyon dolar daha fazla olduğu görülmektedir. İhaleye katılan bir diğer firma CESAŞ Proje Danışmanlık Şirketi olup, CESAŞ teklifini 304 milyon dolara kadar yükseltmiştir. Çankaya Doğalgaz Şirketinin hisseleri MMEKA şirketinde olup, esasen bu payı da alması o dönemdeki finans sorununun aşılması içindir. Çünkü BAŞKENTGAZ’ın bedeli için kredi taahhüdünde bulunan yerli banka konsorsiyumu Ankara Büyükşehir Belediyesi’nin elindeki %20’lik hisselerin alınmasını da şart koşmuştur. Ancak ortaklar %80’lik payı devralmamalarının ardından, bu %20’lik paydan da vazgeçmiştir. MMEKA’nın BAŞKENTGAZ macerası sona ererken, yakmış olduğu toplam teminat tutarı ise 107 milyon dolara ulaşmıştır. MMEKA’nın ardından CESAŞ’da %20’lik payı devralmamıştır. Her iki ihalede tüm şirketlerin yakmış olduğu toplam teminat tutarı 222 milyon dolara ulaşmış, böylece özelleştirmeden beklenen gelirin önemli bir bölümünün teminat mektuplarıyla sağlanmasının önü açılmıştır. Teminat mektupları konusunda tarafların devam eden mahkemeleri sonuçlandığında bu tutarın ne kadarının gerçekleşeceği görülecektir.
Üçüncü İhale (16.04.2012)
BAŞKENTGAZ’ın %80’lik hissesinin özelleştirilmesi için bir sonraki ihale tarihi 31.10.2011 olarak açıklanmış olsa da bu tarih önce 27.01.2012’ye, ardından 16.04.2012’ye ertelenmiştir. Kalan %20’lik pay için Ankara Büyükşehir Belediyesi’nin yapacağı ihale tarihi de paralel şekilde 17.05.2012 tarihine kadar ertelenmiştir.
İhale öncesindeyse EPDK tarafından yapılan önemli düzenlemeler göze çarpmaktadır;
- Doğalgaz Piyasası Tarifeler Yönetmeliğinde yapılan 16.12.2010 tarihli değişiklik ile dağıtım bedelleri serbest tüketici limitinden ayrıştırılarak tüketim miktarlarına bağlanmış ve doğal gaz kullanan tüketicilerin ödeyecekleri sistem kullanım bedellerinin, serbest tüketici limitine bağlı olmaksızın sisteme getirdikleri maliyet oranında belirlenmesinin önü açılmıştır. Yukarıda da değinildiği üzere, BAŞKENTGAZ’ın 31.08.2017 tarihine kadar uygulayacağı bedeller Kanun ile belirlenmiştir. Yönetmeliğe eklenen Geçici 4 üncü madde ile belirlenmiş olan BHAB ve TB için sınır 800.000 m3’e sabitlenmiştir. Bu düzenleme ihale öncesinde büyük bir belirsizliğin ortadan kalkması açısından oldukça önemlidir. Kanun ile belirlenen BHAB ile TB arasındaki 7 kat fark göz önünde bulundurulacak olursa, düzenlemenin olmadığı durumda, ihale sonrasında serbest tüketici limitinin sıfıra düşmesi halinde ihaleyi alan şirketin riski daha iyi anlaşılabilecektir. Sabit tarifenin sona ermesine kadar kalan süre göz önünde bulundurulduğunda, ihaleyi kazanan şirketin hiçbir dahli olmayan serbest tüketici limitindeki değişim dolayısıyla dolar kuruna ve satış hacmine göre değişmekle birlikte yaklaşık 1 milyar TL gelir elde etmesi ya da edememesi gibi bir belirsizlik ortadan kalkmıştır. 2011 yılında serbest tüketici limitinin 700.000 m3’e, 2012 yılında ise 300.000 m3’e düşmesi bu belirsizliğin ortadan kaldırılmasının yerinde olduğunu da göstermektedir. Her ne kadar, ikinci ihaleye ilişkin bölümde belirtildiği üzere, BAŞKENTGAZ’a yönelik olarak bu yönde bir düzenleme Kurul Kararı ile daha önce yapılmış olsa da, Yönetmelik değişikliği mevzuat dayanağını sağlamlaştırmış ve uygulamayı tüm sektöre yaymıştır.
- 31.08.2017 tarihine kadar elde edilecek gelir üzerindeki belirsizliğin ortadan kalkması yatırımcılar için yeterli değildir. Lisans süresinin 2037 yılına kadar devam etmesi dolayısıyla yatırımcılar sonraki 20 yıla ilişkin soru işaretlerinin de ortadan kalkmasını beklemişlerdir. Kanunun öngördüğü hedeflerden biri de lafzında pek çok kez belirtildiği üzere doğal gaz piyasasında şeffaf bir düzenleme mekanizmasının oluşturulmasıdır. Bu doğrultuda EPDK tarafından dağıtım şirketlerinin tarifelerinin belirlenmesinde temel alınan esaslar ve kullanılan metodoloji hukuki bir metin haline getirilmiştir. 2009 yılının ortasında kamuoyuyla paylaşılan taslak metin, yoğun çalışmaların ardından 22/12/2011 tarih ve 3580 sayılı Kurul Kararı ile yürürlüğe girmiştir. Bu metodoloji yatırımcıların 2017 sonrasına yönelik daha belirgin bir ortamda tahmin yapmalarını sağlamıştır.
- Tarife hesaplamalarının en önemli parametresi Varlık Tabanıdır. Varlık Tabanı, EPDK tarafından belirlenen Makul Getiri Oranıyla çarpılmakta ve şirketin getirisi hesaplanmaktadır. Her ne kadar sabit tarife dönemi için böyle bir hesaplama yapılmayacak olsa da, tarifelerin belirlendiği anda şirketin Varlık Tabanının ne olduğunun bilinmesi büyük önem arz etmiştir. Şirketin, belirlenmiş bir tarih itibariyle tarife hesaplamalarına esas Varlık Tabanına ise Baz Yıl Varlık Tabanı denilmektedir. Yapılan çalışmalar neticesinde, 05.01.2012 tarih ve 3630 sayılı Kurul Kararı ile BAŞKENTGAZ’ın 2012 yılı başı Baz Yıl Varlık Tabanı 646.271.089 TL olarak belirlenmiştir. Ayrıca, ilgili şirket için metodoloji kapsamında tarife hesaplaması yapılıncaya kadar geçen sürede (31.08.2017 tarihine kadar), Baz Yıl Varlık Tabanı ve bu sürede yapılan yatırımlara ilişkin enflasyon güncellemesinin yapılmamasına Karar verilmiştir.
İhaleden sadece birkaç gün önce EPDK Başkanı Sayın Hasan KÖKTAŞ’ın “Başkent Gaz’ı kılçığı, kemiği alınmış bir balık gibi yatırımcıların beğenisine sunduk. Özelleştirme İdaresi Başkanlığı ve EPDK bu konuda gereken her şeyi yaptı. Bundan daha iyi bir yatırım ortamı oluşturulamazdı.” sözlerinin temelinde yatanlar bu düzenlemelerdir. Balıktaki kılçıkların temizlendiği hususunda herkes hemfikirdir. Ancak yatırımcılar, balığın kemiğinden arındırılmasını belediye ile olan ilişkilerin son bulmasına bağlamışlardır. İhale sonrası gelen tekliflerle birlikte yukarıdaki yorumun detaylarına değinmeden önce, yazının şu aşamasında BAŞKENTGAZ’a gelen sürpriz bir tekliften bahsetmenin önemli olduğu düşünülmektedir.
2011 yılının Haziran ayında TPAO, BAŞKENTGAZ’ı devralmak istediğini ÖİB’ye bildirmiştir. Üstelik ikinci ihalede oluşan fiyatı da vermeye hazır olduğunu belirtmiştir. Enerji Bakanlığının zirvesinden, öncelikli tercihin özel sektör olduğu, tekliflerin değerlendirileceği, TPAO’nun ise şimdilik bir kenarda bekleyeceği açıklaması gelmiştir. Özetle, TPAO’ya yeşil ışık yakılmamıştır. Ancak ışığın renginin kırmızı olmadığı da söylenebilir.
Üçüncü ihalenin elemesiz ilk turunda teklif veren dört firma/ortaklık ise şöyledir; Aygaz-Fernas ortaklığı, Afken, STFA, Kolin-Cengiz-Limak ortaklığı. Elemeli yazılı turda ise Kolin-Cengiz-Limak ortaklığı elenirken en yüksek teklif 585 milyon dolara yükselebilmiştir. Açık arttırmaya geçilirken ÖİB 626 milyon dolarlık bir başlangıç tutarı açıklamış ancak yatırımcılardan hiçbiri başlangıç tutarının üzerine çıkamamışlardır. Bu sebeple ihale iptal edilmiştir.
16.04.2012 tarihinde dolar kurunun 1,7925 USD/TL olduğu ve ihalede verilen 585 milyon dolarlık teklifin şirket hisselerinin %80’i için verildiği göz önünde bulundurulduğunda, ihale tarihinde şirketin tamamı için verilen teklifin 1 milyar 456 milyon TL olduğu görülmektedir. Yine bu hesapta da Belediye’nin %10’luk payına yönelik düzeltme yapılmıştır. BAŞKENTGAZ’dan alınan Şekil 4-5-6’da yer alan grafikler incelendiğinde ulaşılan abone sayısında, hat uzunluğunda ve satış hacminde yaşanan olumlu gelişmelere ve gerek EPDK’nın gerekse de ÖİB’nin yaptığı düzenlemelere rağmen bu son teklifin, önceki tekliflerin neredeyse yarısı olması ilginçtir.
Şekil-4: Ulaşılan Abone Sayısı
Şekil-5: Hat Uzunlukları
Hatırlanacağı üzere herhangi bir zorunluluk olmamasına rağmen birinci ihalenin en yüksek teklifi 1 milyar 606 milyon dolardan, 1 milyar 610 milyon dolara çıkartılmıştır. Bu son ihaledeyse, ihaleyi kazanabilecekken teklifin 41 milyon dolar arttırılarak 626 milyon dolara çekilmemesi, yatırımcı şirketlerin 4 yıl içindeki yaklaşım farklılığını ortaya koymaktadır. Bu ihale günü, “eneri piyasası yatırımcısının kağıt ve kalemi keşfettiği gün” olarak tarihe geçmiştir. Peki yatırımcının bu noktada kağıda yazdığı çekinceler nelerdir? Listenin başını Belediye’nin BAŞKENTGAZ’a olan borcu çekmektedir. Özelleştirme döneminde oluşan bu yeni borç yatırımcıyı korkutmaktadır. Hatırlanacağı üzere Kanun özelleştirme gelirleri ile önce BOTAŞ’ın alacaklarının, ardından Hazine alacaklarının ödenmesini planlamış kalan tutarın ise Ankara Büyükşehir Belediyesi bütçesine irat kaydedilmesini belirtmiştir. Bu son ihale dokümanında ise Belediye’ye kalan tutar ile BAŞKENTGAZ’a olan borcun ödeneceği yer almıştır. 5669 sayılı Kanunun yasalaştığı 2007 yılından günümüze bu borç sıfırdan 550 milyon TL seviyelerine ulaşmıştır. Bu yeni borcun nereden kaynaklandığının detayına girilmeden, Kanunun öngördüğü metro ve benzeri yatırımlar için umudun giderek azaldığını belirtmek yeterli olacaktır. Bu borcun özelleştirme bedelinden karşılanamaması durumunda ise Büyükşehir Belediyesi tarafından özelleştirilen %20’lik paydan verilecek hisseler ile ödenmesi yine karşılanamaması durumunda ise Belediye’nin diğer iştiraklerinden elde edeceği gelirler ile ödemesi planlanmıştır. Yatırımcının bu noktada devletin devletten almakta zorlandığı bu borcu kendisinin nasıl tahsil edeceği konusunda çekincelerinin olabileceği düşünülebilir. Belediyenin elindeki %20’lik kısmın ayrı bir şekilde ihale edilmesi zaten başlı başına bir sorun olarak görülmektedir. İhalelere olumsuz yansıyan bu durum nedeniyle, iptal edilen üçüncü ihalenin ardından yapılan ilk açıklamalarda, yeni ihalede bir strateji değişikliğine gidilerek şirketin %100 hissesinin tek seferde ihale edilmesinin düşünüldüğü açıklanmıştır. Belediyelerin dağıtım şirketlerine ortak olmaları ve belediye temsilcisinin yönetimde yer alması sinerji yaratılması açısından Kanun ile öngörülmüş düzenlemelerdendir. Ancak yatırımcıların bu düzenlemelere BAŞKENTGAZ özelleştirmesinde çekinceli yaklaştığı görülmektedir. Bugüne kadar yapılan tüm ihalelerin global krizin etkisinde olduğunu söylemeden bu yazıyı tamamlamak ise büyük eksiklik olacaktır. Böyle bir ortamda ihaleyi kazanan şirketin karşılaştığı ya da karşılaşması muhtemel pürüzler, zaten para arzını yapmakta çok da istekli olmayan bankalar gibi finansal kuruluşlar açısından detaylı şekilde sorgulanabilmektedir. Yatırımcının kağıda yazdığı bir diğer husus ise varlık tabanına yönelik düzenlemelerdir. Yapılan düzenlemeler ile balığın kılçığından kurtulurken balığın boyutuyla ilgili de yatırımcılara sinyaller verilmektedir. Bu sinyallerin detayına girmek yerine konuyu şu cümlelerle açıklamak yeterli olacaktır; “kılçıksız ve kemiksiz orta boy balıkları yedikten sonra boğazınıza takılan bir şey olmaz, ancak kılçıklı ve kemikli büyük boy balıklar size her an sorun çıkartabilirler.” Burada da amaç balığın boyutuna yönelik çabalar yerine, yedikten sonra sorun çıkartmayacak bir balık ziyafeti olmalıdır. Yapılan tüm düzenlemeler ve özellikle uluslar arası uygulamalarla paralel, şeffaf tarife uygulamaları, yatırımcının “önce ihaleyi kazanalım, sonra detaylar halledilir” yaklaşımında da değişikliğe yol açmıştır. Belirsizliği ortadan kaldıran düzenlemeleriyle ÖİB ve EPDK üzerine düşen görevi yapmıştır. Yatırımcıya düşen ise bu kılçıksız balığın, kemiği de ayrıldıktan sonraki boyunu biçmektir.
Peki Şimdi Ne Yapılabilir?
On yıllık sabit tarife döneminin yarısı sona ererken ilk akla gelen çözüm sabit tarife dönemini uzatmak ve belediyenin %10’luk payı da dahil olmak üzere şirketin tamamını tek seferde özelleştirmek amacıyla mevzuat değişikliğine gidilmesidir. Bu noktada hem 4646 sayılı Kanun’da hem de 5669 sayılı Kanun’da değişiklik yapılması gerekmektedir. Ayrıca Belediye’nin BAŞKENTGAZ’a olan borcuna yönelik düzenlemelerin de Kanun ile yapılması yatırımcıya güven verecektir. Şirketin lisans süresinin 5 yıl kısalarak 25 yıla inmesi şu aşamada ikincil sorunlardan biri olarak karşımıza çıkmaktadır. Bu sorunların çözümünün zaman gerektirmesi gerekliliği bir kenara bırakılarak, bir şekilde çözülebileceği düşünülse bile şirkete daha önce farklı finansal konjonktürlerde verilmiş tekliflerin “Demokles’in Kılıcı” gibi durduğu gerçeğini değiştirmek mümkün olmayacaktır. Özelleştirme gelirinde artış sağlamak amacıyla yapılacak yeni düzenlemelerin ileride Ankara’da doğal gaz kullanan vatandaşların cebine yansımaması ise esas olmalıdır.
Bu noktada farklı alternatiflerin de değerlendirilmesi gerektiği açıktır. Şirket hisselerinin en azından belli bir oranının halka arz edilmesi ise enerji piyasalarında bugüne kadar henüz değerlendirilmemiş bir yöntemdir. Bu yöntemin, şirketin bir bölümünün TPAO’ya devredilmesi alternatifi ile birlikte değerlendirilmesi, havacılık sektöründen tanıdığımız bir modelin enerji piyasalarında da denenmesi anlamına gelecektir. Hangi model seçilirse seçilsin, BAŞKENTGAZ’ın mevcut çalışanlarının yapı değişikliğinde gösterebilecekleri hassasiyete önem verilmesi gerekmektedir. Çalışanların haklarının korunması esası çerçevesinde, THY modelinden elde edilen tecrübelerle bu geçişin sıkıntısız olması sağlanmalıdır. Böyle bir devralmanın, uluslar arası arenada güçlü görünmeye zorunlu olan TPAO’ya katabileceği değerlerin ise iyi analiz edilmesi gerekmektedir.
Uluslar arası arenadaki bu etki bir kenara konulacak olursa, yaratılabilecek en büyük sinerjinin ise BAŞKENTGAZ’ın BOTAŞ İletim tarafından işletilmesiyle sağlanabileceği düşünülmektedir. BURSAGAZ ve ESGAZ’ın devirlerinin ardından doğalgaz dağıtım faaliyetleri sona eren BOTAŞ’ın tekrar dağıtım faaliyetlerine yönelmesi ilk bakışta anlamlı gelmeyebilir. Ancak BAŞKENTGAZ’ın devri ile yaratılabilecek sinerjinin BURSAGAZ ve ESGAZ durumlarından farklı olduğu değerlendirilmektedir. Yukarıda sıralanan sorunlardan özellikle borç/alacak ilişkilerinin çözümünün ardından, bir miktar şirket hissesinin halka arzı, beklenen gelirin de üzerine çıkılması ile sonuçlanabilir. Hisselerinin büyük bölümünün ise ayrıştırılmış BOTAŞ İletim’e devredilerek, yönetimin BOTAŞ Yapracık tesislerinden gerçekleştirilmesi, genel yönetim giderleri, bakım onarım giderleri, sayaç okuma giderleri, acil müdahale giderleri gibi hususlarda önemli verimlilik sağlanmasına sebep olabilecektir. Bu durum şirketin tarifeler ile elde edeceği gelir üzerinde etkili olacak, karlılığın hızla artması şirket hisselerine olan talebi önemli ölçüde etkileyecektir.
Burada belirtilmesi gereken bir diğer husus ise şirketin özelleştirme sürecinde yakalamış olduğu başarıdır. Hafızalardan silinmesi güç acı kazaların ve talihsiz açıklamaların gölgesinde kalsa da, Şekil 4-5-6’da yer alan grafikler şirketin karlılığını da oldukça olumlu yönde etkilemiştir. Özelleştirme sürecinde altyapı yatırımlarına hızla devam edilmiş olması şirketin prestiji açısından oldukça önemlidir. Son zamanlarda ortaya konmaya başlanan hizmet kalitesine yönelik çalışmaların ve her şeyden önemlisi insan odaklı yönetim anlayışının devam etmesiyle bu başarıların gölgelenmeden sürdürülebilmesi en büyük temennidir. Böylesine uzun süren bir belirsizlik döneminde, büyük bir özveriyle görevini devam ettiren BAŞKENTGAZ çalışanlarını ise bu anlamda ayrıca tebrik etmek gerekmektedir. Kamu şirketlerinin özelleştirilmesindeki en büyük saiklerden birisi olarak gösterilen; verimli işletmeciliğin sadece özel sektör tarafından yapılabileceği yaklaşımının bile sorgulanmasına yol açan bu başarı, sadece özel sektörün değil kamunun da bir şeyler yapabileceğini göstermiştir. Şirketin muhtemel sahiplerinin her an değiştiği, belirsizliğin en yüksek seviyelerde olduğu bu süreçte elde edilen başarının, çalışmanın oldukça zor olduğu Türkiye’nin Başkentinde yakalandığı da unutulmamalıdır. Bu durum belirsizliklerin ortadan kalktığı dönemler için ise heyecan uyandırmaktadır.
Şirket hisselerinin belli bir oranda da olsa herhangi bir kamu kuruluşunun yönetiminde olması, bazı önyargıların sorgulanmasında ve önümüzdeki dönem özel sektörün başarısının karşılaştırılabilmesinde bir araç olarak da kullanılabilecektir.
Dördüncü (son) ihale 25 Ocak 2013 tarihinde gerçekleştirilmiştir.
ReplyDeleteBu ihalede Başkent Doğalgaz Dağıtım Anonim Şirketi’nin yüzde 100 oranındaki hissesinin özelleştirmesi sağlanmıştır.
İhale öncesinde, şirketin tarifesinin, devir sözleşmesinin imza tarihinden itibaren 8 yıl süreyle sabit kalması sağlanmıştır.
İhaleye, Eksim Yatırım Holding AŞ-GENPA Telekomünikasyon ve İletişim Hizmetleri Sanayi ve Ticaret AŞ-MKS Marmara Entegre Kimya Sanayi AŞ, Fernas İnşaat AŞ, Torunlar Gıda Sanayi ve Ticaret AŞ, Türkerler İnşaat Tur. Mad. Enerji Üretim Ticaret ve San AŞ- Gama Holding AŞ, Zorlu Holding AŞ ile Akfen Holding AŞ-STFA Yatırım Holding AŞ katılmıştır.
1 milyar 162 milyon dolarla en yüksek teklifi veren Torunlar Gıda Sanayi ve Ticaret AŞ ihaleyi kazanmış ve şirketi devralmıştır. Şirketin tamamı için o tarih itibariyle verilen teklifi 2 milyar 45 milyon TL olarak değerlendirmek mümkündür.
Ülkemiz için hayırlı olmasını dilerim.
Okan YARDIMCI