May 5, 2020

Kadir Has Üniversitesi Enerji ve Sürdürülebilir Kalkınma Merkezi tarafından, 5 Mayıs 2020 tarihinde düzenlenen ‘Petrol Fiyatlarındaki Son Gelişmeler’ başlıklı söyleşinin deşifre metni

(Organizasyonda emeği geçenlere bu güzel söyleşi ve deşifre metni için teşekkürler)


02:38 Okan Yardımcı: Konu başlığını CLK20 olarak belirledim. Biliyorsunuz Nisan ayında, WTI Mayıs teslimli vadeli kontrat eksi fiyatlara düştü. Tarihte ilk kez WTI’ın vadeli kontratları eksiye düştü; o eksiye düşen Mayıs 2020 kontratının kodu CLK20. Bu konuya değinmeden önce petrol piyasasında dört tane fact’den bahsetmek istiyorum: 


Birincisi, petrol piyasası çok büyük bir piyasa, bütün metal piyasalarının toplamından daha büyük bir piyasadan söz ediyoruz. Örneğin, 2019 yılında uranyum yaklaşık dört milyar dolarlık ticarete konu olmuş. Rare earths denilen nadir toprak elementleri, Türkiye’de de son dönemde çok moda, bununla ilgili enstitü de kuruldu, önemli çalışmalar var; dokuz milyar dolarlık bir global ticaret görüyoruz. Titanyum 13 milyar dolar. Başka birtakım metal emtialarına bakalım: Nikel’in toplam ticareti 27 milyar dolar; kurşun, gümüş yine bu seviyelerde... Alüminyum, demir, bunlar da yıllık fiziksel ticaret hacimleri 100-200 milyar dolar bandında olan emtialar. Metal piyasaları açısından hepsinin en büyüğü altın, altının da 2019 yılında fiziksel ticaret hacmi 170 milyar dolar. Bütün metal piyasası bu şekilde sıralanıyor, yaklaşık 2019 rakamları bunlar. Peki, bunların bütününden daha büyük bir piyasadan bahsediyoruz biz, bunların bütünü yaklaşık 700-800 milyar dolar 2019 rakamlarıyla, petrolün ise 1,7 trilyon dolarlık bir ticareti var. Bütün bu rakamlar fiziki ticaret, yani petrolü aldım sattım, ıslak varil dediğimiz fiziksel olarak el değiştirmesi anlamındaki rakamlar. Altın ve diğer emtiaların verileri de keza öyle. Tabi finansal işlemler bu rakamlarla kalmıyor çünkü fiziki ticaretin çok daha ötesinde bir ticaret var. Bu da ikinci fact’imiz. Bahsettiğimiz fiziki ticareti aldık bu tarafa bir koyduk, petrol için yıllık büyüklüğü 1,7 trilyon dolar demiştik. 


1 Mayıs 2020 verisine bakalım, 1 Mayıs gününde petrolün üretimi yaklaşık 90 milyon varil. Bundan birkaç ay önce günlük toplam üretim 100 milyon varil seviyelerindeydi. OPEC biraz kıstı, diğer ülkeler buna katkıda bulunmaya çabalıyor, yaklaşık 90 milyon varil günlük üretim var 11 Mayıs günü bütün Dünya’da. Bunu şu alt köşeye alıyoruz, şimdi bu miktarın üzerinde nasıl bir ticaret var onu gözlemleyelim. İki tane petrol marker’ından en meşhuru WTI (West Texas Intermediate, Batı Teksas Petrolü). Neden en meşhuru? En çok kağıt varilin, yani en çok finansal işlemin yapıldığı petrol türü WT WTI petrolü yaklaşık 40 API, 0,004 sülfür oranı olan kaliteli bir petrol. Ancak şu aşağıdaki üretim kutucuğunun çok küçük bir bölümü kadar fiziki ticareti var. Öte yandan WTI’ın vadeli işlem kontratları, kağıt varil dediğimiz ticaret bağlamında, WTI petrolünün fiziki ticaretinin binlerce katında, hatta dünyadaki toplam fiziki ticaretin bile on katı seviyesinde olduğunu görüyoruz 1 Mayıs günüde. Sadece WTI’ın vadeli işlem kontratlarındaki işlem hacminden bahsettiğimizi unutmayalım. Peki vadeli işlem ne? Ben bugün bu WTI petrolünü alıyorum, kağıdını alıyorum, ama bunun teslimini örneğin Haziran ayında alacağım. İşte buna da biz kağıt varil diyoruz. Satıcı da keza aynı şekilde; satıcı bugün satıyor ama hemen bugün oraya teslim etmeyecek. Ora dediğimiz yer neresi, Amerika’da Oklahoma. Ne zaman teslim edecek, örneğin Haziran’da ya da Temmuz’da teslim edecek. Bunlara vadeli işlemler diyoruz.

08:40 Okan Yardımcı: Bu işlem en çok NYMEX adlı borsada yapılıyor. NYMEX nedir? Amerika’da bulunan New York Mercantile Exchange. NYMEX, 2008 yılında Şikago borsasıyla birleşmiş, Amerika’nın en büyük petrol ticareti yapılan borsası haline gelmiş. Yani tacirler bu petrolün kağıt kontratını bugün alıp satıyorlar ama delivery yani teslim işlemi gelecek aylarda; Haziran’da, Temmuz’da yapılıyor. WTI petrolünün vadeli işlemlerinin en fazla yapıldığı yer New York’taki bu borsa. Buradaki işleme baktığımızda bir günde 1,2 milyar varillik ticaret yapıldığını görüyoruz. 90 milyon varili düşünün, 1 Mayıs’ta günlük petrol üretiminin 90 milyon varil olduğunu hatırlayalım. 1,2 milyar varil her gün WTI petrolün vadeli ticareti yapılıyor yani kağıt olarak alınıp satılıyor. Sadece bir tür petrol için, WTI için ve sadece bir borsada, NYMEX isimli borsada. Bu borsada bir tek vadeli işlemler yok, opsiyon sözleşmeleri var mesela, onun büyüklüğü 130 milyon varil, yine NYMEX’te yapılan günlük ticaret. Başka kontratlar da NYMEX’de alınıp satılıyor, başka petrol türleri de. İkinci ünlü petrol türümüz Brent. WTI Oklahoma’daki petrol demiştik, yine benzer özelliklerdeki bir diğer petrol de Brent petrolü, buna da Londra petrolü diyebiliriz. Bu da yine benzer özelliklerde, 40 API civarında, 0,004 sülfür oranına yakın bir petrol türü. Bu petrolün de ticareti NYMEX’te yapılıyor, yani sadece Londra borsasında yapılmıyor, NYMEX’te de yapılıyor. 91 milyon varillik Brent petrol vadeli işlemi yapılmış 1 Mayıs günü. Sadece NYMEX platformunda yapılan, Brent petrolü üzerine yapılan ticaret, toplam petrol üretimine eşit. Başka petrol kontratları da keza alınıp satılıyor NYMEX’te, bunun da rakamı 1 Mayıs günü 92 milyon varil olmuş. Şimdi başka bir borsaya dönelim, Brent’in en çok işlem gördüğü Londra’daki Intercontinental Exchange dediğimiz ICE’de ise Brent kontratları için 700 milyon varillik işlem yapılmış. Bunun üzerine WTI’ın kontratları, yani Amerikan petrolünün Londra borsasındaki alımı satımı da 208 milyon varilmiş, 1 Mayıs günü, sadece bir günde. Başka petrol ürünlerinin kontratları 605 milyon varil, yine bir günde ICE’de. Peki bu kadar mı, hayır. Dubai’de exchange var, İstanbul’da var, Rusya’da var, bir sürü borsa var petrolün alınıp satıldığı ve onun ötesinde tezgah üstü piyasalar dediğimiz OTC piyasaları var bir de, yani bu gri alandaki rakamları görmemiz mümkün değil. Ben CMI’a, Şikago borsasına kayıtlıyım, oradan rakamları detaylı görebiliyorum ama dünyadaki bir sürü borsa ve onun ötesinde erişemediğimiz, over-the-counter market dediğimiz, tezgah üstü piyasalarda da bu petrol alınıp satılıyor. O zaman ikinci fact’imiz şu: evet petrolün fiziki ticareti çok büyük, bütün metal emtialarından daha büyük bir fiziki teslimat var. Ama onun çok daha ötesinde, bu örnekte gördüğünüz gibi, 1 Mayıs’ta 50 kata varan, hatta belki 100 kata varan bir de kağıt ticareti var bunun. Şimdi bu büyüklüğü bir düşünün. Yani biraz önceki 1,7 trilyon dolarlık işlem hacmi sadece fiziksel ticaret içindi, bunun 50 katı 100 katı kadar da, 1 Mayıs örneğinde gördüğünüz gibi, kağıt ticareti, yani paper barrel dediğimiz kağıt varilin ticareti yapılıyor. 

Şimdi üçüncü fact’imize geçelim. Çok fazla petrolümüz var, neden? Karantina altındayız, bunun sonucunda depolar doldu, sadece benzin depoları değil, bütün stoklar doldu ve hızla da dolmaya devam ediyor. Üçüncü fact’imiz de bu. Bundan 2-3 ay öncesinde günlük üretim ve tüketim yaklaşık 100 milyon varil demiştik. Bugün üretimin 85-90 milyon varil civarında olduğunu düşünüyoruz, tüketimin ise bu günlerde %30 civarlarında düştüğü 70 milyon varil seviyelerine geldiği öngörülüyor, bekleniyor ve yıl boyunca da bunun yıllık ortalama anlamında yüzde 5 ila 10, hatta daha yüksek rakamlar da bekleyenler var, düşeceği tahmin ediliyor. Dolayısıyla çok fazla petrolümüz var, bu da üçüncü fact’imiz. 

Dördüncü fact’imiz ise aslında fiziki petrol piyasasının büyüklüğü, kağıt varilin yüksek ticaret hacmi ile ilişkili. Petrol sektörünün ya da petrol piyasasının çöküşü, global finansal sistemin de çöküşü korkusunu da beraberinde getiriyor. Bu da dördüncü fact. Petrol ihraç eden ülkeler 1960 yılında bir birlik oluşturmuşlar. OPEC bir petrol karteli ve üye ülkeler diyorlar ki, petrol fiyatlarını yukarıya çekmeliyiz. Öte yandan, öyle bir kaos içerisindeyiz ki artık o birliğin gücü buna yeterli değil. Zaten Amerika’daki shale gazının, oil shale’in hızlıca üretiminin yükselmesi OPEC’in gücünü azaltmıştı çünkü artık toplam üretimde OPEC üyesi ülkelerin payları, dolayısıyla kartel olarak petrol fiyatlarını kontrol etme şansları azalmıştı. 2016 yılının sonunda OPEC+ ile tanıştık. 13 tane OPEC üyesi ülkeye destek sağlayan 11 ülke vardı. Bunlardan bir tanesi OPEC üyesi haline geldi, dolayısıyla 10 ülke diyelim biz buna. 13 OPEC üyesi, 10 tane de OPEC+ üyesi. 2016 yılının sonunda Rusya dedi ki “biz bu kartele destek olalım yoksa petrol fiyatları, dolayısıyla doğal gaz fiyatları, olumsuz yönde etkilenecek”. İşte bu 23 ülkeye OPEC+ diyoruz. Üçüncü güç ise OPEC++ diye geçen G20 üyesi ülkeler, çünkü OPEC+’da yeterli olmadı, o yüzden OPEC++’ı duyduk. G20 üyesi ülkeler de dediler ki “bizden de bir destek”. Peki, benim bu yansıdaki OPEC+++ nedir? Uluslararası Enerji Ajansı. Aslında kuruluşu tüketici ülkeleri korumak, petrol fiyatlarının aşırı artışını engellemek amacıyla kurulmuş bir örgüt. Ancak onlar da dediler ki “fiyatlardaki dengesizlik çok fazla, fiyatlar çok düştü dolayısıyla bu başka sorunlar getirebilir”. Yani OPEC+++’ı da gördük, kuruluş felsefesine aykırı olmasına rağmen Uluslararası Enerji Ajansı’ndan da katkılar görüyoruz petrol fiyatlarının artışı için. Benim buradan varmak istediğim sonuç ne? Petrol sistemi çökerse finansal sistem de tehlikede. 


Şimdi neler yaşadık biraz ona bakalım. 14 Ocak 2019’da Dünya Sağlık Örgütü, COVID-19’un insandan insana geçmeyeceğini açıklamıştı. Felaket Çin’den kaydı Avrupa’ya, akabinde de Amerika’ya. Yine ilginç bir rakam var burada, Amerikan Enformasyon Dairesi’nin, EIA’nın, 2020’nin Şubat ayında yayımladığı fiyat tahmininde 40$ ile 120$ arasında bir petrol fiyatı beklentisi var. Düşünebiliyor musunuz yani bir tren geliyor, çarpmak üzere ama çok önemli kuruluşlar bunu ya görmek istemiyorlar ya da çok gecikmeli reaksiyonlar veriyorlar. Aslında biz COVID-19 süresi boyunca bunu yaşadık. OPEC’de benzer şekilde çok geç reaksiyon verdi. İlk reaksiyonunu 6 Mart’ta vermeye çalıştı ama bunu başaramadı. 6 Mart’ta ne yaptı OPEC ve OPEC+ dediğimiz o 10 ülke daha? Toplandılar 6 Mart’ta, dediler ki “burada fiyatlarda bir düşüş başladı, Çin’den birtakım veriler geliyor, tüketim düşüşü görüyoruz, dolayısıyla fiyatlarda bir düşüş var, belli kotalar koyalım, üretimimizi düşürelim” şeklinde bir toplantıydı bu. Ancak bırakınız üretim düşüşü kararını, Suudi Arabistan’la Rusya’nın restleşmesi sonucunda toplantıdan üretim artışı çıktı. Suudi Arabistan dedi ki “ben o zaman 11 milyon varil olan üretimi 12 küsüre çıkartıyorum”. Bu durum da tabii 8 Mart’ta, hemen akabinde, o toplantının akabinde piyasalarda %30’luk bir düşüşe sebebiyet verdi. Yani yaklaşan bir tren var, COVID-19’un bütün dünyayı etkilemesi bekleniyor artık ancak OPEC+ burada doğru pozisyon alamadı. İşte o dönemde basın bu pazar payı mücadelesini “oil price war”, yani “petrol fiyat savaşı” olarak adlandırdı. Bahsettiğim gibi toplantının akabinde petrol fiyatlarında %30’luk bir düşüş gördük. O gün karar alınmış olsaydı biz bu fiyatları, özellikle eksi fiyatları, görmeyecektik diye düşünüyorum ben. Ancak söylediğim gibi OPEC+ üyesi ülkeleri arasında özellikle Rusya ve Suudi Arabistan arasında bir inatlaşma yaşandı. Bir gün sonra, 9 Mart’ta, Trump’ın tweet’i çok enteresan, “Amerika’da geçen sene 30 bin kişi mevsimlik gripten öldü, şu an itibariyle COVID’den 22 kişi ölmüş durumda, think about that, bunu bir düşünün bakalım” diyor Trump. Özellikle Amerika çok geç reaksiyon verdi, evet bugün Çin’i suçluyor ve politik olarak suçlamak durumunda, siz bizden sakladınız diye ama düşünebiliyor musunuz, 22 kişi COVID-19’dan ölmüş Amerika’da ve dünyada yaşanan gelişmeler belli, Çin’de, diğer Avrupa ülkelerinde, Trump’ın yaklaşımı bu şekildeydi. Keza iki gün sonra da 11 Mart’ta yine gecikmeli bir yaklaşımla Dünya Sağlık Örgütü’nden pandemi açıklaması geldi. Birkaç hafta öncesinde tehlikenin boyutunun arttığını dillendirmişlerdi ancak pandemi açıklaması 11 Mart itibariyle geldi. Akabinde tabii bütün ülkelerde görmeye başladığımız karantina süreci. Buna en geç katılan ülkelerden biri benim şu an içinde yaşadığım İngiltere oldu, sürü bağışıklığı geliştirmeye çabaladılar ama baktılar ki bu iş öyle olmayacak, burada da lockdown’lar kısıtlamalar görülmeye başladı. Peki petrol piyasasına dönelim, bu böyle gitmez, tüketim çok hızlı düşüyor, üretim aynı seviyelerde, OPEC+ ülkeleri ne yaptılar. Biz Nisan’da bir daha bir araya gelelim, olmadı 9 Nisan’da bu sefer virtual meeting, yani hakikaten çok enteresan bir 4-5 gün yaşandı petrol piyasalarında, petrol tarihine geçecek bir toplantıydı 9 Nisan’da başlayan toplantı. Uzaktan bağlanan bakanlar, düşünebiliyor musunuz, Suudi bakan orada bağlanamadığı zaman İranlı bakan kalkıyor masadan ve bunun bile petrol piyasalarında o anlık tepkilerini gördüğümüz 9 Nisan günü çok enteresan bir gündü hakikaten. Mesleğim gereği 20 yıldır petrol fiyatlarını takip ederim hiç bu kadar ilginç bir süreç yaşamamıştım. Suudi bakan online olamamış, İranlı bakan kalkıyor, internet kopsa orada, çünkü diplomaside önemlidir biliyorsunuz toplantılara aynı anda katılmak, dolayısıyla böyle enteresan olaylar yaşandı. Bunun fiyatlara anında yansımalarını gördüğümüz bir 4-5 günlük enteresan bir süreç yaşadık. Dediğim gibi internet bağlantısı uzun süreli gitse belki biz o gün petrol fiyatlarının 1$’a düştüğünü görecektik. Hemen akabinde G20 üyesi ülkeler de Uluslararası Enerji Ajansı’nın önderliğinde dediler ki “bizden de katkı, biz de bir kısıntıya gideceğiz. Üretim çok fazla bu tüketim için, biz de üretimimizde kısıntıya giderek petrol fiyatlarını tekrar stabil hale getireceğiz, tekrar makul seviyelere çekeceğiz” şeklinde bir açıklama vardı. Çünkü bu G20 üyesi ülkelerin içerisinde birtakım üretici ülkeler var, yani Türkiye de içerisinde ama Türkiye büyük oranda ithal ediyor petrolü, ancak diğer G20 üyesi ülkeleri içerisinde üretimi yüksek olan ülkeler de var, bunlardan da bir katkı, dediğim gibi Uluslararası Enerji Ajansı bile kuruluş felsefesine aykırı olmakla birlikte bu katkıyı sunmak için yola koyuldu. Peki, yetti mi? Hayır, piyasalar bunu da beğenmedi. Çünkü o OPEC+ toplantısında 10 milyon varillik bir kesinti öngörüldü ki onu da gerçekleştirmediler, birazdan ona geleceğiz, 9.7’yle sonuçlandı ve biz bu toplantıdan bir hafta kadar sonra bugünkü sunumun başlığı CLK20 kontratının, yani Mayıs teslimli WTI kontratının -37$’a düştüğünü gördük 20 Nisan itibariyle. Bu biraz tabi az sayıda işlem hacmi olan bir kontrat türüydü çünkü kontratın uzlaşım tarihine çok yaklaşılmıştı, Mayıs ayından önce 21 Nisan’dı settlement date, ancak hemen hemen bir gün kalmıştı. 20 Nisan gecesi biz bu eksi fiyatları gördük ama daha büyük etki aslında 21 Nisan’da oldu. Hem Brent’te hem WTI’da, hem spot fiyatlarda hem future fiyatlarda %25-30’lara varan bir düşüş gördük 21 Nisan tarihinde. Şimdi şu kısma, OPEC+ toplantısında odaklanarak sunuma devam edeceğim… OPEC+ ülkeleri ne yapmışlardı? Hatırlayalım, 9 Nisan’da “biz 10 milyon varillik bir kesintiye gideceğiz” diye oturmuşlardı ama Meksika dedi ki “hayır, ben bunu kesemem”. Yani “diğer ülkeler gibi %23 oranında üretimimi kesemem”, bu arada sadece üç tane OPEC üyesi ülkeye imtiyaz verilmişti, bunlar İran, Venezuela ve Libya’ydı. Bu ülkelere dediler ki “tamam, durumunuz ortada, siz kısıntıya gitmiyorsunuz”. Peki, geri kalan 10 tane OPEC üyesi ülke, 2018 Ekim ayı üretimlerine göre %23 oranında bir kısıntıya gidilecek. OPEC+’ya geçelim, yani şu Rusya’nın öncülüğündeki o artı kısmına, onlara da keza öyle. Sadece Suudi Arabistan’a, Rusya’ya özel burada 11 milyon varil üzerinden, hatırlayın çünkü Rusya’yla Suudi Arabistan Mart ayındaki toplantıda bir itiş kakış, dolayısıyla Suudiler ne demişti, “ben 12 küsüre çıkartıyorum”. Suudi Arabistan’la Rusya’ya özel bir baz belirlendi, 11 milyon varil olarak belirlendi bu da, “siz de 11 milyon varil üzerinden %23 kesintiye gidin, toplamda OPEC+ olarak 10 milyon varillik bir kesintiye gidelim”, 9 Nisan itibariyle OPEC+ toplantısında düşünce buydu. Ancak Meksika burada enteresan bir figür olarak ortaya çıktı, dedi ki “ben 1,7 milyon varillik günlük üretimimden %23 oranında kesintiye gidemem çünkü ben petrolümü hedge’ledim”. Hedge ne demek? Ben garanti bir yerden para alıyorum ürettiğim petrol üzerinden yani finansal riski ortadan kaldırmak için birtakım enstrümanlar kullandım ve dedim ki, 49$/varil olduğu söyleniyor bunun, tartışmalar var bu konuda, petrolün tamamını hedge’lememiş de aslında bir fırsat olarak kullandı bunu. Ortada bir pazar mücadelesi olduğu da kesin. Çünkü ne kadarlık miktarı hedge’lediği, nasıl bir hedge mekanizması içerisinde bu işlemi yaptığı bilinmiyor. Ancak ortaya atılan sav bu, “Ben petrolümü hedge’ledim, dolayısıyla isterse 20$’a düşsün, ben 49$’a bu petrolü satıyorum, beni alakadar etmez, ben sadece 100 bin varil kesebilirim, 400 bin varil kesemem” dedi Meksika. Oradan Trump çıktı dedi ki “peki, ben Meksika’nın 300 bin varillik o kesemediği kısmı üstleniyorum”. Nasıl üstleniyor, büyük bir soru işareti. Gene finansal piyasalara yansıması açısından bakarsak büyük bir soru işareti vardı. Neden? Çünkü Amerika’da işlemler öyle yürümüyor, Amerika’da 9 bin tane bağımsız üretici var ve Trump’ın “bunu kesiyorsunuz” demesiyle kesmezler. Amerika’da bambaşka bir sistem yürüyor. Dolayısıyla piyasalar bunu da beğenmedi, bunu da anlamlı bulmadılar, hatta Amerika artı diğer OPEC++ üyesi ülkeler dediler ki “20 milyon varil seviyesine çıkartacağız biz bu kesintiyi, tüketimdeki o %30’luk düşüşü biz yavaş yavaş karşılayabileceğiz”. Piyasalar bunu da beğenmedi çünkü daha somut şeyler görmek istiyor yani neticede kağıt üzerinde baktığımızda OPEC+ üyesi ülkeler 9,7 milyon varil kesebilmiş. Meksika’nın o 300 bin varilini Trump nasıl üstlenecek, belli olmayan bir şekilde Amerika üstlenmiş, keza diğer G20 üyesi ülkelerden, Amerika, Kanada’dan vs., bizden de ilavelerle 20 milyon varile toplamda gelebilecek bir kesinti olabileceği söyleniyor ama piyasaların algısı böyle değil, piyasalar somut olana baktı. Hatta enteresan bir şey yine 9-13 Nisan arasındaki o toplantıda OPEC++ ülkeleri, G20 üyesi ülkelerdi orada ++ kısımda katkıda bulunanlar, onların draft olarak yayınladıkları bir açıklamada şu ifade vardı: “Petrol fiyatlarında stabilizasyonu sağlamalıyız, bunun için üretici ve tüketici ülkelerden katkı bekliyoruz”. Sonradan onu değiştirdiler; “We recognize the commitment of some producers”, sadece üretici ülkelerin stabilizasyon için çalışması hakkında bir tavsiye niteliğinde bildiri yayınladılar. Neyse ki tüketici ülkeler kısmını çıkarttı G20 üyesi ülkelerin yaptığı o toplantının sonucundaki bildiride. Piyasalar bunu beğenmedi dedik. 13 Nisan’da Londra borsası ve New York borsası açılmadan önce aslında ilk yansımalar Suudi borsasından gelir, orada zaten %2’lik bir düşüş gördük İngiltere’de gece yarısında. Akabinde de zaten Londra borsası ve New York’ta bu bekleniyordu, keza öyle de oldu, Londra’da ve New York’ta da WTI’ın ve Brent’in hem spot fiyatları hem future kontratları, yani o vadeli işlemlerinin fiyatları düştü. Bu anlaşmalar bildiriler 9-13 Nisan arasında yapıldı. Bütün G20 toplantıları, OPEC+ toplantıları ama bütün bu kesintiler Mayıs ayından itibaren başlayacak, piyasaların beğenmediği bir şey de o oldu. “Petrol tüketimi artmayacak, Mayıs başına kadar düşmeyen bir üretim var, dolayısıyla bu gap nasıl kapanacak?”, piyasalar bunun cevabını aradılar. Ancak dediğim gibi OPEC toplantılarında bu cevap da yoktu çünkü Mayıs ayından itibaren başlayacak bir kesintiydi ve aslında fiyat savaşları da bir bakıma devam ediyordu çünkü Suudiler Brent üzerinden yaptıkları discount, yani 13 Nisan’da açıkladıkları bu satış fiyatları diyor ki “ben Orta Doğu’ya Brent eksi 11$ üzerinden satacağım medium petrolümü”. Dolayısıyla Brent üzerinden inanılmaz indirimler vererek Suudiler halen o markette competition olduğunu gösterdiler, dediğim gibi bunun da piyasalara yansımasını düşünmek gerekiyor. Piyasalarda hatırlıyorsanız bir fiziki varil vardı, wet barrel diyorduk buna, bir de miktar olarak kat be katı paper barrel vardı yani kağıt varil, sanal bir piyasa diyebiliriz buna ama bazı noktalarda o sanal piyasa fiziki bir teslimatla uzlaşı sağlayabiliyor. Nerede? WTI’da. Bazılarında sağlanmıyor, bazıları tamamen sanal olarak devam ediyor diyebiliriz. Brent için bu geçerli, nakit uzlaşının olduğu bir petrol türü Brent. Ama hatırlayın, çok küçük bir fiziki piyasa, onun kat ve kat fazlası, 50 kata varan bir kağıt varil ticaretinden bahsediyoruz. Peki bu kağıt varil ticaretinde ne tür yatırımcılar var, şimdi biraz da onlara bakalım. Birinci tip yatırımcılar hedgerlar, yani riski bertaraf etmek isteyen yatırımcılar, bu sadece petrol emtiasına yönelik değil, bütün piyasalarda geçerli. Ne yapıyorlar? Petrol fiyatlarının düşüşüne ya da artışına yönelik olarak kendisini hedge etmek istiyor. Meksika örneğini hatırlayın, petrol fiyatı isterse 20$ olsun, beni enterese etmez, ben 2019 yılının sonunda petrol kontratları vasıtasıyla, swap kontratlar olur, başka kontratlar olur, future kontratlar olur, çok çeşitli seçenekler var, put option olur, çok çeşitli yollarla 49$’a sabitlemiştim, ben ürettiğim petrolden 49$ alacaktım, bunun karşısında bir tane alıcısı olması gerekiyor tabii ki, o da neye karşı hedge etmişti “ya petrol fiyatları tekrar 120$’lara çıkarsa”, buna karşı hedge etmişti petrolü. Yani o da petrol fiyatlarının artışına karşı riskini bertaraf etmek istiyor. Böylece Meksika ile eşleşiyor. İkinci tip yatırımcı ise, dediğim gibi, sadece petrol piyasalarında değil, tüm piyasalar için geçerli bu: arbitrajcılar. Arbitrajcılar şunu yaparlar; derler ki “bu petrol WTI’da 20$, Brent’te 25$, ben buradan örneğin vadeli kontrat alayım, Mayıs ayında da Oklahama’da bu petrolü teslim alayım, gideyim bunu Londra’da satayım, üzerine taşımacılık vs. koyup”. İki fiyat arasında makas açılmışsa, yani orada bir kar elde etme imkanı varsa, burada devreye giren yatırımcı türüdür arbitrajcılar. Sadece iki farklı piyasada olmaz bu, bazen aynı piyasada spot fiyatlarla future kontratları arasında da bir makas açılabilir. Çok yer verilmez ama örneğin WTI kontratında arbitrajcılar rol alır, der ki “spot piyasada bu 20$, future piyasada, mesela Temmuz ayı kontratı şu an diyelim 30$, ben bugün alayım, üzerine depolama maliyeti koyup satayım, eğer orada bir kar marjı varsa arbitrajcılar oraya girer. Bakın riski biraz daha fazladır hedger’lara göre, return’ü de daha fazladır. Ancak piyasada en çok işlem yapan yatırımcı bunlar da değil. Kimler? Spekülatörler. Spekülatörlerin fonksiyonu şu: fiyatın artışından ya da düşüşünden herhangi bir kontrat için avantaj sağlamaya çalışırlar ve de sayıları da işlem hacimleri de çok daha fazladır. Aslında bu karmaşık derivative denilen türev araçların amacı, yani bu vadeli işlem dediğimiz, opsiyon işlemleri dediğimiz işlemler, Türkiye’de de vadeli işlem ve opsiyon borsası var biliyorsunuz aslında hedger’ların riskini bertaraf etmeleri içindir. “Ali 9’a alsın 10 liraya satsın bu kağıdı” şeklinde, bu düşünceyle kurulmamıştır. Burada tabii ki spekülatörler bir yer edinir. Sıklıkla karıştırılır; spekülasyon yasal değil midir? Hayır, yasaldır; manipülasyonla karıştırılır, yer edinir ve der ki “bu fiyatlar artabilir, ben alayım, artışında satarım”. Yani hedger’lardan farklı olarak daha fazla risk alırlar, daha çoktur sayıları ve de dediğim gibi yasal bir işlemdir. Aslında hedger’lara şöyle yardımcı olurlar; işlem hacmini arttırırlar, piyasa derinliğini sağlarlar, likidite artar orada ve hedger’lar açısından daha sağlıklı bir piyasa oluşabilir, ama ne zaman oluşur? Eğer içeride manipülatörler yoksa. Spekülatörler yasal ama bir de manipülatörler var. Manipülasyon yasal mı? Hayır, değil, dünyanın hiçbir yerinde değil. Bunlar peki kimler? Aslında üç ana yatırımcı grubunda değil, ama bir de piyasada riski hiç almayan, çeşitli haberlerle, birlikte hareket etmeyle ya da farklı manipülasyon yollarıyla fiyatlar üzerinde etki edip avantaj sağlayan yatırımcılardır. Bunlar da manipülatörler olarak geçiyor özellikle petrol piyasasında.

36:54 Başar Yılmaz: Trump bir saat önce bir tweet atmış “Oil prices moving up nicely as demand begins again.” diye. Bu tweet sonrasında WTI’da saatlik değişimler olmuş, bu tesadüf müdür?

37:11 Okan Yardımcı: Çok güzel soru, ben de bir yandan bakayım. Yayın öncesi %5’lerde bir artış vardı, merak ettim şimdi. Brent %7 artmış, WTI’da da %11’lik bir artış var. Bizim burada yaptığımız bir çalışma var, onun bir kısmını ben yayınlayabilmiştim, Trump’ın tweet’leriyle ilgili. Trump şu an petrol piyasaları üzerindeki en büyük manipülatör, hakikaten çok ciddi etkiler yapıyor petrol fiyatları üzerinde ve yaptığımız çalışmayla uyumlu bir şekilde etki ettiğini gördük az önce de. Birazdan bahsedeceğim, 1-2 slayt var onunla ilgili, enteresan olmuş yayına denk gelmesi. 

Hedger’lar gelecekteki fiyata karşı riski bertaraf ediyorlardı. Şimdi bir örnek verelim, bu konu tam olarak anlaşılsın. Örneğin, bir petrol üreticisini düşünelim, Shell, ve tarihi de 15 Mayıs 2019 olarak düşünelim. 15 Mayıs 2019’da da WTI petrolünün fiyatı 60$’dı, bu gerçekten de yaklaşık olarak öyleydi. Spot fiyatı, yani o an teslimi yapılırsa 60$ ödüyordu satıcı. Shell diyor ki “Ben bir sene sonra, Mayıs 2020’de 70$’a bu petrolü satsam acaba karşısına bir alıcı çıkar mı? Tabi 120$’a çıkabilir petrol, dezavantajlı bir işlem yapmış olurum ama belki de 20$’a düşer, ben bir sürü yatırım kararları alıyorum, bu kararların cash flow’unu sağlayabilmem gerekiyor, dolayısıyla ben şimdiden 70$’ı garanti edeyim. Acaba karşıya bir alıcı çıkar mı?”. Petrol sektöründe çok sıklıkla verilen örnek havacılık sektörüdür. Örneğin United Airlines da diyor ki “Ben biletleri bir yıl önceden satıyorum ama ya petrol fiyatları zıplarsa, benim maliyetim, ana girdim petrol, ya petrol fiyatları artarsa? Evet bugün 60$ ama, bugün alıp depolayacak da halim yok, en iyisi ben bir sene sonranın kontratını şimdiden alayım, 68$ teklif edeyim, bakayım bir satıcı var mı? Bu teklifi vereyim çünkü 120$’a da çıkabilir seneye fiyat. Londra’dan İstanbul’a gelecek sene uçuşu için 300$’a bilet satıyorum, zarar etmeye başlarım, çünkü bileti sattığım yolcuya dönüp ‘petrol fiyatları 120$’a çıktı, siz bana 300$ ödemişsiniz şimdi 200$ daha ödeyebilir misiniz?’ diyemeyeceğim, iflas ederim.” İşte hedging tam olarak bu. O zaman diyor ki “ben 68$’a bir petrol kontratı alayım da finansal açıdan kendimi garanti altına alayım”. Ancak bir eşleşme olmadı, neden? Çünkü alıcıyla satıcı istedikleri fiyat seviyesine ulaşamadılar. Dolayısıyla bir tanesi 1 lot satıyordu, 1 lot 1000 varil. United Airlines da 1 lot almak istiyordu. Ne zamanın kontratı? Bir sene sonraki Mayıs ayında teslimatı yapılacak petrolün kontratı. Ancak eşleşemediler. Şimdi başka bir hava yolu şirketi düşünelim; Türk Hava Yolları. O’da diyor ki “petrol fiyatları 150$’a çıkabilir, ben bunu seziyorum, gelecek sene teslimi yapılacak kontrata 70$ teklif edeyim”. İşte şimdi bir kontrat oluştu: Alıcı Türk Hava Yolları, satıcı Shell, 1 lot WTI kontratında anlaştılar. Mayıs 2020’de, ki bu Mayıs 2020 CLK20, meşhur şu eksiye düşen kontrat. Mayıs 2020’de Shell diyecek ki “ben bu petrolü 2020 Mayıs ayı boyunca Oklahoma’ya getireceğim, Türk Hava Yolları da oradan alacak”. Şimdi diyebilirsiniz ki “Okan hocam, işlemler böyle olmuyor ki”. Tabii ki böyle olmuyor, bu çok basit şekilde anlatım yoksa tabii ki petrol üretim şirketleri çok farklı mekanizmalar kullanarak hedge’liyorlar petrollerini, keza Türk Hava Yolları da gidip o petrolü oradan teslim almıyor, burada işlem yapan New York borsasında çok büyük kuruluşlar var, onlar bankalara, aracı kuruluşlara işlem yaptırıyorlar. Aracı kuruluşlar sizlere, bana, Türk Hava Yolları’na vs. işlem yaptırıyor, sadece future kontratlar üzerinden olmuyor hedging. swap kontratları, opsiyon kontratları gibi enstrümanlar üzerinden yapılıyor. Ama basit şekilde anlayabilmek için hedge nedir diye, hedge budur, yani üretici diyor ki “ürettiğim malın fiyatı düşebilir”, tüketici de diyor ki “tükettiğim ürünün fiyatı artabilir, biz gelecek yılın kontratını bugünden alalım”. İşte bu CLK kontratı, 2014 yılında başladı bunun ticareti, 70$’lardan, hatta daha yüksek fiyatlardan alınmaya başlandı, geldi bu seviyeye. Şimdi nasıl geldi onu anlatalım bir de. NYMEX’in platformunda şöyle bir tablo oluşuyor bir tane eşleşme olur olmaz. Shell demişti ki “70$’a ben bunu satıyorum”, Türk Hava Yolları da demişti ki “ben bunu 70$’a alıyorum”. 15 Mayıs 2019’dayız, spot fiyatlar 60$’dı hatırlayın. O günkü petrolün fiyatıydı bu 60$ olan. Ama alıcı-satıcılar önümüzdeki 96 ay boyunca, hatta daha ileriye yönelik de kontratlar çıkartmış New York borsası, 11-12 yıla kadar uzun vadeli kontratlar koymuşlar, 12 yıl sonranın bile petrol kontratını alıp satabiliyorlar. Tabii ki işlem hacmi daha çok önümüzdeki bir yılın ayları için oluyor. Bir ay sonraki teslimatlı kontrata “front month contract” diyoruz yani 1M, ya da “near month” olarak geçer, yazılarda haberlerde görürsünüz. 


Şimdi NYMEX tablosuna bakalım, June 2019 teslimli WTI petrolü, NYMEX’teki kodu CLM19, ve bugün itibariyle 1M kontratı, 2M, 3M bu şekilde devam ediyor. Hatırlayın bizim örneğimizde 12M için bir işlem yapılmıştı ve 70 $’lık bir fiyat oluşmuştu, CLK20 kontratımız için. Şu meşhur eksiye düşen kontratımız için. 2019 yılında bir alıcı bir satıcıyla eşleşti, 70$’lık bir fiyat oluştu. Şöyle bir grafiğe koyalım bunu. 70$’ı koyduk, 15 Mayıs 2019’da Türk Hava Yolları’yla Shell’in yaptığı anlaşmada oluşturdukları fiyattı. Ertesi gün başka şirketler giriyor, PEMEX giriyor, United Airlines alıyor, ondan satıyor, Türk Hava Yolları tekrar vazgeçiyor, satıyor, Shell yeni bir kontrat alıyor, aynı kontrat için fiyat sürekli değişiyor. 


Yani artık fiyat 70 değil, 16 Mayıs’ta bakın 69’a düştü belki, 68’e düştü, belki bir manipülatör devreye girdi Trump gibi ya da Trump’ın tweet atacağını öğrenen birisi devreye girdi ve 75’e çıktı fiyat. Dolayısıyla her gün bu kontratın fiyatı değişiyor. Settlement date’e kadar devam ediyor. Settlement date bu kontrat için 21 Nisan 2020’ydi. Şöyle bir grafik gördük bu kontrat türünde, 20 Nisan akşamı artık bu kontratı almak isteyen kalmadı, satıcının elinde kalan kontratları satıcılar ellerinden çıkartamadılar ve likidite çok azdı. Özellikle eksiye düştüğünde çok fazla open interest, açık pozisyon yoktu ancak -37$’a kadar düşen bir fiyat gördük. Bu -100 de olabilirdi, -5 de olabilirdi, çok önemli değil çünkü neticede orada dediğim gibi, likidite çok azdı ve WTI’da fiziki teslimat zorunluluğu var. Ne zaman olacak fiziki teslimat? Mayıs ayında. Petrol kontratı elinde olan tacirlerden bir kısmı Mayıs ayında “ben bu petrolü almak istemiyorum” dedi ve hızlıca elinden çıkartmak durumunda kaldılar. Kimler aldılar? Daha çok oradaki depocular, rafinericiler. Burada bir manipülasyon var mı? Bana göre çok büyük bir ihtimalle. Bunu mutlaka Amerika’da inceliyorlardır. Ancak daha büyük etki aslında 21 Nisan’daki fiyatlara oldu. Dolayısıyla bu 20 Nisan’daki eksi fiyat durumunu burada kapatabiliriz. Bu tarz bir vadeli işlem kontratında genellikle şöyle olur: Öncelikle hedger’lar devrede olur; hedger’lar derler ki “bir sene sonraki, altı ay sonraki finansal yapımı garanti altına alayım”. Sonrasında çok sayıda spekülatör devreye girer, onlar alıp satarlar ve yükselişinden düşüşünden kar elde etmeye başlarlar. Bakın WTI’da her gün 1 milyon lot petrol alımı-satımı, yani 1 milyar varillik petrol alımı-satımı yapılıyor. Spekülatörler burada işlem yapmaya başlarlar, en sonda ise bunların hepsi yavaş yavaş çıkmaya başlar, sadece çok büyük şirketler kalır. Uzlaşı tarihi yaklaştıkça yeni pozisyon açılmaz ve sadece pozisyonlar kapatılır. İşlem hacmi 20 Nisan’da oldukça az, özellikle eksi fiyata düştüğünde aşağıda işlem hacmini görüyorsunuz ve akabinde de ertesi gün, 21 Nisan da bu kontratın settlement date’iydi, Mayıs’ta da elinde kontrat kalanlar aldılar bu petrolü Oklahoma’dan. Depocular çok avantajlıydı dedik, özellikle bu eksiye düştüğünde çünkü Amerika’da depolar hızla doluyor. 


Burada ticari depo kapasitesini görüyorsunuz, 300 milyonlardan 400 milyonlara gelmiş. Kapasite ise 650 milyon varil seviyelerinde ve her gün bu artıyor. Bir de stratejik rezervi var Amerika’nın, burada da yaklaşık 75 milyon varillik bir stok görülüyor. Tabii WTI kontratına etki eden önemli faktör cushing’deki, yani bu delivery’nin yapılacağı, petrolün alım-satımının yapılacağı fiziki olarak depoların bulunduğu cushing’deki depolardı. Aslında orada da 76 milyon varillik bir kapasite var, yaklaşık 60 milyonu doluydu 20 Nisan günü. Tamamı dolu değildi ama depocular burada çok yüksek fiyatlar uygulamaya başladılar ya da kapasiteleri kendi ellerinde tuttular. İşte o yüzden soruyorum; manipülasyon var mıydı, mutlaka araştırılacaktır bu. Çünkü siz alacaksınız, depoya koyacaksınız, dolayısıyla depocular orada önemli bir avantaj elde ettiler. Birileri -37’ye satıyor, e birileri de alıyor bunu. Yani adam diyor ki “ben bu petrolü Mayısta teslim alamayacağım, al üzerine -37$/varil para veriyorum”, bir de alıcı gerekir her finansal işlemde, işte onlardan bir tanesi Carl. Amerika’da rafinerisi olan, rafinerilerinin de içinde depoları bulunan bir yatırımcı bu petrolü alıyor örneğin. Başka neler gördük son dönemde? Taşımacılık sektöründe çok ciddi artışlar gördük. Fırsatları kollayan taşımacılar var, tanker fiyatlarına baktığınız zaman hem bulmak çok zor, bu çok büyük tankerler “ultra large crude carriers” dediğimiz ULCC’ler zaten denizlerde storage’a dönmüş durumda. Artık denizin ortasında duruyor zaten kendi kendine depo. Hareket halinde olan “very large crude carriers” dediğimiz VLCC’ler var, bunların da bir kısmı storage’a dönmüş. Fiyatları üç kat, beş kat artmış durumda ve piyasada bulmak çok zor. O zaman diğer avantajlı kesim de bu süreçte taşımacılar. Üçüncü avantajlı kesim kim olmalı? Tüketiciler, çok az. Neden? Çünkü pompaya çok az yansıdı, özellikle İngiltere’de, yani Türkiye’de gene 5 TL’ye düşmüş diye okuyorum haberlerden burada hala litresi 1,15 Pound.

Önümüzdeki 110 ay boyunca kontratlar şu örnekteki gibi fiyatlar oluşuyor. 


Bu yansıda da ona bir örnek verdim. Örneğin, bugünkü fiyat 60$ olsun, önümüzdeki 1M 62$ olsun, 2M 66 olsun, bu şekilde bir örnek olabilir. Bir de yine bu işi çok riskli hale getiren kaldıraç olayı var çünkü yatırımcılar, özellikle spekülatörler, alım-satımlarda ellerindeki paradan fazla etkiyle işlem yapıyorlar. Buna da kaldıraç etkisi diyoruz, bu da tabii işin biraz kumar boyutu


İki tane de jargondan bahsedelim: contango ve backwardation. Çok sıklıkla kullanılır. Biz şu an contango piyasalar görüyoruz. Contango nedir? Bugünkü spot fiyatlar gelecekteki vadeli işlem kontratlarından düşük. Yani şöyle bir piyasa görüyoruz: bugün örneğin 20$ petrolün fiyatı, yaklaşık söylüyorum, bir ay sonraki vade fiyatıysa 30$-35$, bu tarz piyasalara biz contango diyoruz. Contango durumunda kimler avantajlıdır? Taşıyıcılar, depocular. Bunlar yüksek fiyatlar uygularlar çünkü gelecekteki petrol daha değerlidir bugünkü petrolden. Dolayısıyla hemen taşımacılar, depocular avantajlı hale gelirler ve yüksek fiyatlar uygulamaya başlarlar. Contango’nun spread’i şu şekilde hesaplanıyor: 1M ile 2M arasındaki farktan hesaplanıyor. Eksiyse contango var, artıysa backwardation var. Backwardation görebiliyor muyuz? Yani spot fiyatlar gelecek fiyatlardan daha yüksek olabiliyor mu? Olabiliyor tabi, yani bugün gördüğümüzün tersi de olabiliyor. Yukarıdan aşağı doğru inen fiyatlar da görebiliyoruz. Bir de piyasadaki contango seviyesi nedir, bu da önemli. Bu da çünkü depocuların, taşımacıların gücünü gösterir. Bu da (M2-M1)/M1 ile hesaplanıyor. Yani iki ay sonraki vadeli kontrat fiyatı eksi bir ay sonraki vadeli kontrat fiyatı bölü bir ay sonraki vadeli kontrat fiyatı, bizim örneğimizde yaklaşık %5. Derin contango, deep contango, super contango gibi terimler görebilirsiniz bu konuyla ilgili araştırmalar yaparken. Tabii ki derin contangolarda, super contangolarda depocuların, taşımacıların daha avantajlı olduğunu görüyoruz…



Petrol piyasasında özellikle son dönemde en büyük manipülatör Trump demiştik. Ben bu konuyu şu başlıkla yayınlamıştım: “Welcome to the new paradigm in the oil market: Trump’s tweets”. Hakikaten ilginç, Trump’ın tweetlerinden 15 dakika önce fiyatlarda bir artış trendi başlıyor, bir saat sonraya kadar da bu trend devam ediyor, iki saate kadar da sürebiliyor ama avantajlı alım-satım için, kısa vadeli bu işi araştıranlar için 15 dakika önce bunu öğrenmek mümkün değil tabii ama belli ki öğrenenler var ve bir saat sonra da bunu satmak avantajlı görünüyor. Bir manipülasyon mu? Tabii ki manipülasyon. Son dönemde, hem yatırım fonları yönüyle, bu yatırım fonları çok büyük fonlar olabilir, hedge fund’lar, mutual fund’lar olabilir, ya da bizlerin de işlem yapabildiği ETF denilen, Exchange Traded Fund dediğimiz, bu ETF’ler stok markette işlem görür, bizler de alım-satım yapabiliriz ETF’ler üzerinden. Ancak Amerikan hükümetinin bu üç tür yatırım fonu vasıtasıyla petrol fiyatlarını belli bir seviyeye getirme gayretini zaten biliyoruz. Bu seviye 45-55 bandı gibi görünüyor ve Trump’ın da tweet’lerinin bunu desteklediği ortada, yaptığımız çalışmada da bunu görmüştük. 

Bank of China enteresan bir örnek. Çinli müşteriler yine finansal enstrümanlar yoluyla birkaç saniye içinde 1.3 milyar $ kaybetmişler. Ucuz petrol kime yaradı? Hindistan’a yaradı, Çin’e yaradı, doğru. Çin’deki stok rakamları net olarak bilinmez, ancak oraya giden-gelen tankerlerden belli hesaplar yapılır. 2020 yılının ilk üç ayında, Çin’de yaklaşık olarak 200 milyon varillik bir crude oil artışı olduğu tahmin ediliyor. Düşünün 60$’lar seviyesinden 20$’lara düştü, 200 milyon varillik stratejik rezervini arttırdı Çin. Muhtemelen bütün ülkeler buna çabalıyorlar, Hindistan da keza öyle. Türkiye’de de muhtemelen stoklarda ciddi bir artış var. Ancak düşünebiliyor musunuz, fiziksel ticarette aldığı bu avantajı birkaç dakika içerisinde finansal piyasalarda kaybettiğini görüyoruz. Bu neden kaynaklandı? İşte o 20 Nisan’dan kaynaklandı. Bank of China’da işlem yapan yatırımcılar eksiye düştüğü zaman petrol lotları elinde kalmıştı ve bunların bir kısmı otomatik rollover yaparlar, yani 21 Nisan günü gelmeden bir sonraki kontrata yani 2M’e geçerler, 2M zaten ertesi gün 1M olacak, front month olacak, otomatik geçiş yaparlar, çoğu yatırımcı bu şekilde talimat vermiştir. Bundan dolayı 1,3 milyar dolarlık bir zarar birkaç saat içerisinde Çinli yatırımcıların uğradığı, Bank of China bunun üzerine CMI Group’a, yani New York borsasının altında bulunduğu Şikago borsasına soruşturma açılması yönünde başvurularda bulundu. Bütün bu örnek aslında şunu gösteriyor: oyunu kuran her zaman kazanıyor. 

Şirketler şunu diyor Trump’a: “Sen üretimi kıs diyorsun ama boşa konuşuyorsun, biz ancak ekonomik parametrelere bakarız. Ekonomik açıdan o kuyu kapatılacaksa kapatırız.” Oklahoma valisinin geçen hafta Trump’a yazdığı mektup var; “force major ilan et” Çünkü üreticilerin burada toprak sahiplerine birtakım yükümlülükleri var, belli bir sayıda kuyu delmek, üretimlerinden pay vermek. Keza, pipeline şirketlerine belli taahhütlerde bulunuyorlar çünkü pipeline’ı oraya döşemeden önce pipeline şirketi dönüyor diyor ki o üreticiye “ben buraya bu pipeline’ı döşerim ama şu kadar minimum flow isterim” şeklinde belli taahhütler alıyor. Keza depocularla, ya da servis şirketleriyle, ya da tüketicilerle belli taahhütlerle çalışıyorlar, dolayısıyla sistem o kadar basit değil Amerika’da. 9000 tane üretici de dönüp Trump’a diyorlar ki “force major ilan et”. Benim sunumum bu kadar, dinlediğiniz için teşekkür ediyorum, sorular varsa elimden cevaplamaya çalışayım.

57:16 Başar Yılmaz: 2009 krizinden sonra gelen parasal genişlemeyle emtia fiyatlarında bir artış oldu. Brent petrol fiyatı da 2011’de 120$’larda. Amerika Fed ve Avrupa Merkez Bankası da parasal genişlemeye bu dönemde de devam ediyor aynı 2008 krizi ve arkasından 2009’daki aksiyonu gibi. Şimdi petrol fiyatları bu seviyelerdeyken COVID-19 sonrası talep tekrar yükseldiğinde petrol fiyatları yine bu seviyeleri görür mü?


58:03 Okan Yardımcı: Petrol fiyatları 2008’de çok yüksekti, 150 seviyelerini gördük. 2009’da bunun düşüşünü gördük, 2008 yılında Amerika para bastı. Bu cycle her zaman olur; petrol düşer, artar, düşer, artar, ama büyük konuşmak için hakikaten en riskli emtiadır petrol. 2011’de 100-130$ bandında görüyorduk petrolü ve Uluslararası Enerji Ajansı’nın tarihe geçen bir söylemi vardı; “the end of cheap oil”. “ucuz petrol dönemi bitti” dedi, evet 1-2 sene daha öyle gitti ama akabinde 2015’ten itibaren fiyatlarda hızla düşüş, petrol sektöründe işten çıkartmalar vs. o şekilde cycle devam etti. Bunun sadece wet barrel’a, yani fiziki teslimli petrole yansıması 5 trilyon dolarlık bir yanlış hesap. Bunu bir de kağıt varil üzerinden düşünün yansımasını. Dolayısıyla çok kolay değil geleceğe yönelik tahminlerde bulunmak, özellikle petrol fiyatları için. Bu tahminler “before coronavirus” içindi yani BC diyoruz biz buna. “After coronavirus” ne olacak, şu an için genel kanı şu: Petrol fiyatları tekrar eski seviyeye çıkmaz, çıkamaz. Uluslararası Enerji Ajansı’nın 2012 yılındaki tahminlerinde bana göre gözden kaçırdığı iki önemli etken vardı: Birincisi, Amerika’daki shale gaz ve oil shale devrimini gözden kaçırdılar, petrol bolluğu oradan geliyor. İkincisi, yenilenebilir enerji kaynaklarındaki maliyetlerde hızlı düşüşü de yeterince hesaplamalara dahil edemediler. Bunları gözden kaçırdılar demek ağır bir yorum olur, tabii ki göz önünde bulundurmuşlardır ama etkisini tam olarak göremediler diyebiliriz. Neticede, bir petrol bolluğu, özellikle Amerika’dan gelen, ve yenilenebilir maliyetlerin hızla düşüşünü gördük. Dolayısıyla biz o seviyeleri, 100-150 dolar seviyelerini zaten tekrar 2015-2020 döneminde görmedik. Şimdi petrol fiyatları birçok noktada üretim maliyetlerinin altında, biraz önce bahsettiğim mekanizmada, mecburi olarak üretim şirketlerinin commitment’ları dolayısıyla ürettiklerini görüyoruz. Yüksek mi fiyatlar? Değil, tabii ki çok düşük. Bir başka unsur; Amerika’da hem hükümet hem Trump el birliği yapmış, hatta G20 ülkelerinin tamamı, tüketiciler bile bu fiyatları yükseltmek istiyor, tabii ki fonlar buraya yöneliyor, yatırım fonlarına inanılmaz bir para akışı var. Dolayısıyla şöyle düşünün, kasanın sınırsız parası var ve petrol fiyatlarını belli bir noktaya çekmek istiyor. Yine bir parasal genişleme kaçınılmaz ve bunun bir kısmı petrole yansıyacaktır. Amerika’da yine son dönemde çok konuşulan bu bailout meselesi, yani petrol şirketlerini kurtarmak nasıl olacak belli değil ama o noktada da bir yardım yapılacağı belli. O yüzden belli bir seviyeye çekileceği, para politikasındaki bu gelişmeyle birlikte petrol fiyatlarının belli bir seviyeye çekileceği öngörülüyor ama şunu söylemek için, dediğim gibi petrol fiyatları için çok tehlikeli: “the end of expensive oil” dersek hakikaten biz de tarihe geçmiş olabiliriz çünkü bunu söylemek çok zor.

1:02:48 Başar Yılmaz: Petrol fiyatlarındaki düşüş ikinci bir OPEC, ya da OPEC+ diyelim, krizine neden olur mu?

1:03:00 Okan Yardımcı: Olabilir. Neden? Çünkü bir yandan halen pazar payı mücadelesini görüyoruz ama bunu şuna benzetiyorum ben; yani birbirlerine zarar verirken bütün gemi su almaya başladı. 6 Mart’taki OPEC toplantısı ona benziyordu, 9-13 Nisan toplantılarında biraz daha kendilerine gelmişlerdi, ancak önümüzdeki günlerde tabii ki tekrar benzer pazar payı mücadelelerini göreceğiz.

1:03:44 Başar Yılmaz: Yaşanan talep düşüşünün uzun dönemli kapasite rezervasyon kontratlarına ne gibi etkileri olması beklenmektedir?

1:04:02 Okan Yardımcı: Burada kapasite derken elektrik kapasite mekanizması mı yoksa bu bahsettiğim petrol üretim şirketlerinin taahhütleri mi sorulmuş anlayamadım. Petrol şirketleri açısından sistem şöyle işliyor; birtakım commitment’larda bulunuyorlar ve her ne kadar petrolü hedge etmiş olsalar da, petrol fiyatına karşı kendilerine riski bertaraf etmiş olsalar da, landlord’lara, pipeline şirketlerine, depoculara, servis şirketlerine, belli taahhütlerle çalışan üretim şirketleri. Teksas’ta üretim şirketlerinde çalışan arkadaşlarımla görüştüğümde, aldığım bilgiler 3-4$/varil seviyelerinde kuyu başı fiyatları. Düşünebiliyor musunuz bunun üzerine pipeline maliyeti geliyor, şu geliyor bu geliyor, ondan sonra biz 20$’lara ulaşıyoruz. Teksas ortalaması 3-5$/varil seviyesinde kuyu başındaki fiyat. Üretim maliyetlerine bakıyorsunuz, “biz yine de üretiyoruz” diyorlar. Neden üretiyoruz? Çünkü çok ciddi tazminatlara maruz kalacağız, dolayısıyla dönüp ona bakıyoruz “üretimi kesersem landlord’a ne ödeyeceğim, pipeline şirketine ne ödeyeceğim?”, onun hesabını yapıyorlar.

1:05:27 Başar Yılmaz: Alıcı-tüketici arasında yapılan sözleşmelerin ihlali konusunda herhangi bir yaptırım var mı, örneğin Turkish Airlines-Shell örneğinde gördüğümüz durum gibi? Fiyatı on ay sonra almaktan vazgeçip sözleşmeyi ihlal edebilme hakkı var mı Türk Hava Yolları’nın?

1:05:53 Okan Yardımcı: On ay sonrası için zaten kontratı ihlal etmez, hemen kontratı elinden çıkartır, yani satar başkasına, ters pozisyon alır, alıcıysa satıcı durumuna düşer, piyasadaki fiyat neyse ona razı olur. Ancak bizim 20 Nisan örneğindeki gibi eğer kontrat gününden önce elinde kontrat kalmışsa, hatırlayalım fiziki teslimatla sonuçlanması gerekirdi WTI kontratlarının, ve 20 Nisan’da diyelim ki şirketin elinde kaldı kontrat, ama diyor ki “ben Mayıs ayında bu petrolü almak istemiyorum”. NYMEX’in rulebook’larında gizli bu da, 1400 tane doküman var NYMEX’te, 200 numaralı doküman WTI kontratlarını gidip teslim almazsan başına gelecekleri açıklar, orada ciddi tazminatlar ödemek zorundasın. Dolayısıyla bir kontrat işine girdiğin sırada alıcı ya da satıcı o yükümlülüğü yerine getirmek zorundadır, eğer “ben petrolü oraya getireceğim” diyorsa getirecektir, elinde kontrat kalmış hala 20 Nisan’da, settlement date’e kadar elinden çıkartmamış kontratı, o zaman da petrolü Mayıs ayında almak zorundadır, NYMEX kuralları gereği. Almazsa da ciddi tazminatlara girmemek için -37$’lara düştü fiyat, adam dedi ki “ben bu işle uğraşamam, hukuken çok ciddi sıkıntılara girerim, Mayıs ayında ben bu petrolü alırsam depolayamayabilirim, tüketiciye ulaştıramayabilirim, ben bunun üzerine 37$ ödüyorum, A kişisi gel al bunu, yeter ki beni buradan kurtar”. Aynı şey Brent’te geçerli değil, Brent petrolünün vadeli işlemleri cash delivery’le sonuçlanıyor, dolayısıyla orada böyle bir risk yok.

1:08:19 Başar Yılmaz: Hazar’ın hukuki statüsü sorunun temel nedeni Hazar’ın sahip olduğu hidrokarbon kaynaklarının zenginliği. 2018’in sonunda Hazar’a kıyıdaş ülkelerin vardığı anlaşmayla bu sorun kısmi olarak çözüldü deniyor ama petrol fiyatlarındaki düşüş Hazar Anlaşması’na yansır mı, bölge jeopolitiğine etkisi nasıl olur, petrol fiyatlarındaki düşüş trans-Hazar tarzı projelere ne şekilde yön verir?

1:10:24 Okan Yardımcı: Hazar sorunu tabii o anlaşmayla sona ermedi çünkü o anlaşma belli bir noktaya kadar getirebildi konuyu ama sona ermesi çok kolay görünmüyordu. Yansır mı? Bütün projelere yansır. Burada, Oxford Üniversitesi’ndeki çalışmam Doğu Akdeniz enerji kaynakları üzerine, oradaki projelere de çok fazla yansıdığını görüyoruz, şu an bütün yabancı şirketler oradan bir bir ayrılıyorlar, Türkiye Petrolleri Anonim Ortaklığı kalacak gibi görünüyor en son sadece Doğu Akdeniz’de, keza aynı şekilde de Hazar’daki projelere de yansıyacaktır.

1:11:05 Başar Yılmaz: Petrol manipülasyonu neticesinde bir anti-trust ve rekabet hukuku incelemesi olabilir mi? Bir rekabet ihlalinden şüpheleniyor musunuz?

1:11:19: Okan Yardımcı: 20 Nisan’daki o eksiye düşmeyle ilgili bence Amerika’da daha çok tartışılacak çünkü oradaki 21 Nisan’a etkileri, Çinlilerin o dönemde 1,3 milyar dolarlık kayıpları, keza elinde petrol kontratı olup -37$’a satmak zorunda kalan diğer tacirlerin, depoculara durumları araştırılıyordur zaten, bu işlemleri kimle yaptı, kimler aldı, kimler sattı. Buradaki manipülasyon etkisi Amerika’da araştırılıyordur, önümüzdeki günlerde bence bununla ilgili çok haberler alacağız. İkinci bir etki, Trump’tan bahsettik, Trump’ın etkisi de bence ileride çok konuşulacak. Peki bu durum tekrar yaşanır mı, yani eksiye tekrar düşer mi, yine böyle manipülatif hareketler olur mu? Olabilir ama ben yine Amerika’daki üretici arkadaşlarla konuştuğumda şunu söylüyorlar; petrol şirketleri buna çok hazırlıklı artık. Yani gerekirse biz kendi kuyularımızı kısacağız o avantajlı fiyatlarla, front month üretimini esnek hale getirmek için senaryolar çalışılıyor. 20 Nisan’daki o eksi fiyatlarda çok hazırlıklı değildik. Elinde kontrat kalanlar sattılar bir şekilde, hazırlıklı olan depocular, rafinericiler bunu aldılar, ama şimdi petrol şirketlerinin bir çoğu da buna hazırlıklı olduğunu söylüyor. Dolayısıyla tabii ki WTI’da eksi fiyatlar her zaman ihtimal dahilinde, ama şunu söylemek mümkün petrol şirketleri özellikle Amerika’da bu tarz kar marjları, imkanlar varsa iyi görürler. Petrol şirketleri bu konuda hazırlıklı olduğunu söylüyor.



1:12:55 Başar Yılmaz: Daha devletçi yaklaşımların artacağını düşünüyor musunuz?

1:13:10 Okan Yardımcı: Son dönemde bu tartışmaları özellikle sağlık sektöründe gördük, İngiltere’de ben bunu yaşıyorum şu an. Hakikaten ilk günden çöktü sistem, sürü bağışıklığı dediler, şunu dediler, bunu dediler. Farklı yönetim biçimlerinin bu pandemiye verdikleri farklı reaksiyonlar ve sonuçları mutlaka karşılaştırılacaktır. Amerika’da da kısmen konuşulmaya başlandı. Petrol sektörüne yönelik örnek vermek gerekirse, “belli kotalar getirebilir miyiz?” deniyor. Ama Amerika’da işler o kadar kolay değil deyip duruyoruz, kotalara büyük şirketler karşı. Büyük şirketler diyorlar ki “biz kota işine karşıyız, ekonominin prensipleri yürüsün”. Çok sayıda birleşme/satın alma göreceğiz önümüzdeki günlerde, küçük şirketlerin yavaş yavaş büyük şirketler tarafından satın alındığını göreceğiz çünkü büyük şirketler daha iyi hedge mekanizmalarıyla daha avantajlı girdiler krize. Örneğin Chevron, 2-3 gün önce 3,6 milyar dolarlık ilk üç ay karını açıkladı. Düşünebiliyor tabi içerisinde Ocak-Şubat’ta var ama Mart ayında fiyatlar düşüktü. Bunun bir kısmı satıştan kaynaklıydı, asset’leri satmıştı ama yine de 3,6 milyar dolarlık bir kar açıkladı. Amerika’da ben bu büyük şirketlerin buna engel olacağını düşünüyorum yine, sistemin işlemesini sağlayacaklardır. Kota örneğinde “kotalar gelmesin biz küçük şirketleri satın alalım” düşüncesindeler. Öte yandan, dünyanın diğer bölgelerinde devletleşme yolunda önemli adımlar atılacağını düşünüyorum.

1:14:54 Başar Yılmaz: Petrol piyasalarındaki son gelişmelerin doğal gaza yansıması nasıl olur? Burada tabii yüzen petrol tankerleri gibi LNG’de de böyle arz fazlası olabilir mi? Diğer yandan yenilenebilir enerjiye etkisi nasıl olur?

1:15:31 Okan Yardımcı: Doğal gaz piyasasına etkisi tabii ki olacak. Özellikle Amerika’da “biz bu petrolü ne yapacağız, çok fazla petrolümüz oldu, tekrar elektrik üretebilir miyiz?” diye düşünülmeye başlandı, yani bir geriye dönüş var. Elektrik santrallerinden tekrar aktive edip elektrik üretebilir miyiz? Çünkü bir emtia varsa o değerlendirilecek, %30’luk bir düşüş bile olsa depolar sürekli doluyor ama bir şekilde o değerlendirilecek. Dolayısıyla doğal gaz da aynı şekilde, yani orada işin ekonomisine bakılacak. Amerika’da piyasa mekanizması belirleyecek. Düşük petrol fiyatlarının yenilenebilir enerjiye etkisi önemli bir konu, iki farklı görüş var burada da: Eski enerji kaynağının fiyatının yüksek olması gerekir ki yeni enerji kaynağı sisteme girebilsin. Petrol fiyatları yüksek olmalıydı ki yenilenebilir artsın. Şimdi orada bir sorun görüyoruz, bu düşük petrol fiyatlarında yenilenebilir enerji kaynaklarının, maliyetlerindeki hızlı düşüşü gördük, ama yeterli miydi, dolayısıyla diffuse edebilecek mi mekanizmaya? Görüşlerden bir tanesi şunu söylüyor: Petrol fiyatları çok düştü ve artık tekrar eskisi gibi 120-150$’ları göremeyeceğiz. Bu da yenilenebilir enerji kaynaklarını olumsuz yönde etkileyecek, birinci görüş bu. İkinci görüş ise; “yenilenebilir enerji kaynaklarına güven arttı, yatırımcı şunu anladı: ‘petrol çok dalgalı, düşüyor, zarar ettiriyor’, büyük petrol şirketleri de yenilenebilir enerji kaynaklarına yatırımlar yönünde birtakım kararlar aldılar, alacaklar”. İkinci görüş de bu, bu görüş de diyor ki “bu yenilenebilir enerji kaynakları açısından olumlu gelişmelere yol açacak”.

1:18:40 Başar Yılmaz: Shale şirketlerinin düşük fiyat/yüksek maliyet sonrası kuyu kapamaya kadar giden durumlarına ABD’nin yapmayı planladığı bir kurtarma operasyonunun faydası ne olur?

1:18:56 Okan Yardımcı: Evet, bir bailout konuşuluyor ama mekanizmasının ne olacağı belli değil. Hakikaten Amerika’da bu aralar en çok tartışılan konu o; bu şirketlere doğrudan mı yatırım yapılacak, devlet mi hisselerini satın alacak, ne olacak bu konu belli değil. O yüzden bu bailout konusu da bir muamma. Zamanla göreceğiz.




No comments :

Post a Comment