August 3, 2015

August 04, 2015


Türkiye'de Petrol Var mı?
(Turkey's Oil Potential?)

04 Ağustos 2015

Petrolün ilk dönem tarihçesini, Drake müzesi gezi notlarımla aktarmaya çalıştığım son yazımın ardından gelen sorulardan bir tanesi: “Türkiye’de Petrol Var mı?” Bu soruyla ilgili kısa bir yazı hazırlayıp sayfama bırakmanın faydalı olacağını düşündüm.

Bu yazıyı okurken bastığınız yerin altında petrol olduğuna 100bin dolarına bahse girebilirim. En azından bir kaç varil vardır. Hiç olmadığını ispat edebilirseniz hemen banka hesap numaranızı iletin.

Bu yolla para kazanmam çok zor ama “Türkiye’de Petrol Var mı?” sorusunu açıklamama bir nebze yardımcı olabilir. Petrolün ya da doğal gazın yer altındaki varlığı ekonomik olarak üretilebileceği anlamına gelmiyor. Tabi bu genel soruyla sorulmak istenen şu: “ülkemizin fosil enerji kaynağı rezervi ne kadar?” Bu sohbet genellikle “petrol var ama ürettirmezler”, “iyi ki üretilmiyor, sonumuz Orta Doğu gibi olurdu”, “yabancılar petrol kuyularını çimentolayıp kapatıyor” şeklinde devam eder. Erkek berberlerinde sohbet çok keyiflidir. Yan koltukta traş olan amca genelde bu konulara çok hakim olur.

Soruyu hangi şekliyle sorarsanız benim için cevabı çok kısa ve net. Grafiklere ve detaylara boğulmak istemeyenler için baştan cevaplayalım. Türkiye’de Petrol Var mı?: Bilmiyoruz.

Detayları merak edenler için devam edelim. 

1934 yılından 2013 yılı sonuna kadar ülkemizde delinen kuyu sayısı toplamı 4,438. Bu sayının az olduğunu vurgulamak için genellikle, Cumhuriyet tarihi boyunca delinen kuyu sayımız ile Teksas’da bir yılda delinen kuyu sayısı (arama ya da arama+üretim) karşılaştırılır. Konuyu açıklamak isteyen hemen hemen herkesin kullandığı bu karşılaştırmayı ilk kim düşündü bilmiyorum ama kendisini tebrik ederim. Yüzölçümleri yaklaşık olarak aynı olan bu iki yerin karşılaştırması oldukça ilginçtir. Güncel verilerle durum şu; sadece 2014 yılında ABD’nin Teksas Eyaletinde 23,273 adet yeni petrol ve doğal gaz kuyusu delinmiş. Detaylarını merak edenler şuraya göz atabilirler. Aslında konunun teknik açıdan daha ilginç bir yönü de var. Teksas ve Türkiye jeolojik formasyonlar açısından da çok benzer kabul edilir. Bununla ilgili bir yazıyı da şurada okuyabilirsiniz.

Bu karşılaştırmaya yeni bir ses getirmek adına olayı biraz daha dramatikleştirelim. ABD’de 1 yılda 50,000’in üzerinde yeni kuyu ile 100,000 km civarında sondaj yapılıyor. Ülkemizde 80 yıl boyunca delinen 4,438 adet kuyunun toplam sondaj uzunluğu ise 8,251 km. Grafiğe koyunca durum maalesef aşağıdaki gibi. 




Berberlerde genel kabul gören kanının aksine, kuyularımızın çoğunu yabancı şirketler değil, TPAO’muz delmiş. Aşağıda bunun karşılaştırmasını bulmanız mümkün. Kuyuların bazıları arama (exploration) kuyusu, bazıları ise üretim (production) kuyusu. Çok özet bir anlatımla, arama kuyuları bir bölgede ilk kez deldiğiniz kuyu oluyor. Ekonomik olarak üretilebilir petrol ve doğal gaz varlığı tespit edilmişse, arama kuyusunun çevresine çok sayıda üretim kuyusu deliniyor.



Yıllar itibariyle delinen kuyu sayısı aşağıdaki grafikte yer alıyor. Grafiğe petrol fiyatlarını eklediğimizde, delinen kuyu sayısıyla petrol fiyatları arasındaki ilişki çok net bir şekilde göze çarpıyor. Bu durum genelde diğer ülkelerde de aynı. Çünkü petrol arama faaliyetleri çok masraflı ve riskli.



Jeofizik çalışmalarımızın da maalesef kısıtlı olduğunu aşağıdaki grafikte görüyoruz. 783 bin km2 lik karasal alanımızın sadece 15 bin km2 lik kısmı 3 boyutlu sismik çalışmaları ile taranmış durumda.

Bu kısıtlı çalışmalar neticesinde şu sonuçlara ulaşılmış:
Yerin altında 7 milyar varil petrolümüz vardı (original oil in place),
bunun 1,32 milyar varili bugünkü teknoloji ile yeryüzüne çıkarılabilir durumdaydı (recoverable oil),
bunun 1 milyar varilini ürettik (cumulative production),
320 milyon varil daha petrol üretebiliriz (remaining recoverable oil).

Çok kaba bir hesaplamayla, varili 50 dolardan 16 milyar dolarlık bir petrol yerin altında üretilebilir olarak hazır şekilde bizi bekliyor. İlk bakışta rakam yüksek gibi görülse de petrol ithalat faturamızın yanında maalesef çok da önemli bir tutar değil. Gaz rakamlarını da aşağıda görmeniz mümkün. Sondan incelersek 5,3 milyar metreküp doğalgaz, yerin altında üretilebilir şekilde bizi bekliyor. Yıllık doğalgaz tüketimimizin 40 milyar metreküpten yüksek olduğu düşünülünce bu miktarın da oldukça az olduğunu değerlendirmek mümkün. 



Biraz da meşhur şeyl gazı meselesinden bahsedelim;

Şeyl gazı, şeyl formasyonu içerisinde bulunan küçük boşluklu yapılarda sıkışmış gazlar için kullanılan bir ifade olup, geleneksel olmayan bir doğal gaz kaynağı türü. Şeyl gazının ekonomik olarak üretimine yönelik çalışmalar ABD’de başlamış ve 21. yüzyılın başından itibaren bazı Avrupa ülkelerini de içine alarak hız kazanmış. Hidrolik çatlatma  ve yatay sondaj teknolojileri güçlerini ilk olarak killi şeyl katmanları arasında sıkışmış şekilde bulunan devasa miktardaki ABD gaz rezervlerini yüzeye çıkartmak için birleştirmişler.

Türkiye için sayılara bir göz atalım. Amerikan Enerji Bilgileri Kuruluşu (EIA)  2011 yılında, 32 ülkeyi inceleyen bir çalışma yayımladı. Bu çalışmaya göre Türkiye’nin teknik olarak üretilebilir şeyl gazı kaynağı 15 trilyon feetküp. 2013 yılında ise EIA, çalışmasını daha çok ülkeyi de içine alan bir rapor ile güncelledi. Bu son çalışmaya göre, Türkiye’nin teknik olarak üretilebilir şeyl gazı kaynağı 24 trilyon feetküp. Türkiye’de de yapılan bazı rezerv çalışmaları olmakla birlikte resmi olarak açıklanmış bir tahmin bulunmuyor. Peki 24 trilyon feetküp ne anlama geliyor? Türkiye’nin her geçen yıl hızla artan tüketimini düşünürsek 10-15 yıllık doğal gaz tüketiminden ya da bu gazın 2014 yılı sonu uluslararası piyasa değerini dikkate alacak olursak yaklaşık 275 milyar dolarlık bir kaynaktan söz ediyoruz. Hiç fena değil. Öte yandan çevresel sorunlar karşımıza çıkan en önemli engel.

Şeyl gazının çevresel, ekonomik ve hukuki boyutlarını incelediğim, ABD devriminin gelişimini anlatarak Türkiye için öneriler sunduğum bir makaleyi Ekofikir dergisi için tamamladım. Yakında yayımlanacaktır. O yazının alanına daha fazla girmeden Türk Petrol Kanunu ile bu yazıyı tamamlayalım.    

EIA’nın ikinci çalışmasını yayımladığı 2013 yılında Türkiye, Dünya’nın en liberal petrol kanunlarından bir tanesi olan, Türk Petrol Kanunu’nu yasalaştırdı. Yeni yasaya göre ulusal ve uluslararası şirketler önceki Kanuna göre çok daha düşük petrol hakkı ve vergiler ödeyerek daha uzun lisans süreli Üretim Paylaşma Anlaşması (Production Sharing Agreement, PSA)  yapabiliyorlar. Yeni yasanın uluslararası şirketler için oldukça cezbedici olduğunu söylemek mümkün. Şirketlerin, Orta Doğu’da Hizmet Kontratı yerine PSA anlaşması yapabileceği tek merci, Irak’ın kuzeyinde yer alan Kürdistan Bölgesel Yönetimi. O anlaşmaların da Bağdat Hükümeti tarafından tanınmasındaki sıkıntılar göz önünde bulundurulursa, Orta Doğu’da uluslararası petrol şirketlerinin tek yasal çarelerinin, çok daha düşük getirilere razı olarak Hizmet Kontratları olduğu görülüyor. Aslında bu durum Irak’ın kuzey bölgesinde yaşanan ve yaşanabilecek gelişmelere de ışık tutar nitelikte. Sonuç olarak, 1928 yılında uluslararası güçlü petrol şirketlerinin bölgedeki enerji kaynaklarını paylaşmak üzere çizdikleri Kırmızı Hat Anlaşmasını kapsayan alanda, bugün PSA anlaşması yapılabilecek tek ülke Türkiye Cumhuriyeti. Aşağıda o meşhur Kırmızı Hat anlaşmasının alanını görebilirsiniz. Diğer ülkeler ise şirketler için çok da parlak olmayan Hizmet Kontratlarında ya da PSA görünümlü Hizmet Kontratlarında ısrarcılar.


2. Abdülhamit'in Petrol Haritası, ülkemizin sınırları çizilmeden önce görev yapan casus arkeologlar, Musul meselesi konunun tarihsel yönünü merak edenlerin mutlaka araştırması gereken başlıklar.

Öte yandan dünyada cevabı belli olmayan çok soru kalmadı. “Balıklar uyur mu?” sorusu bunlardan bir tanesi, “Türkiye’de petrol var mı?” bir diğeri. Ümit ederim çalışmalar hızlanır ve “Türkiye’de petrol var mı?” sorusunun cevabını artık öğrenebiliriz. Mesele enerji kaynağıysa uyanık olmak zorundayız.

7 comments :

  1. Gelen sorular üzerine:

    Türkiye'de delinen kuyuların sonuçları nedir?
    Bu konuda yıllar itibariyle bir veri setine ulaşamadım, ancak PİGM'in sitesinde yer alan bir sunuma göre;
    "Son 12 yıllık süreçte açılan toplam 1.545 adet kuyudan 642 adedi petrollü 406 adedi ise gazlı bitirilmiş."

    Türkçe sunum için (sayfa 14):
    http://www.pigm.gov.tr/images/pdf/2015/2014-Yili-Petrol-Arama-Uretim-Faaliyetleri.pdf

    ReplyDelete
  2. Question from the readers:

    What are the results of exploration and production wells?
    There isn't a yearly database for this information but I found some numbers in one of the GDPA's presentation

    Presentation in English (page 14):
    http://www.pigm.gov.tr/images/pdf/2015/Exploration-and-Production-Activities-in-2014.pdf

    ReplyDelete
  3. Ayrıca aşağıdaki sunum da konu ile ilgilenenlere tavsiye edeceğim bir diğer kaynak:
    (18. sayfa da yıllar itibariyle şirket bazında üretim değerleri yer alıyor)
    http://www.pigm.gov.tr/images/pdf/2014/Cumhuriyetten_Gunumuze_Ulkemizde_Yapilan_Petrol_Aramaciligi.pdf



    Additionally, this file may be interesting for you (especially graph in page 18):
    http://www.pigm.gov.tr/images/pdf/2014/Cumhuriyetten_Gunumuze_Ulkemizde_Yapilan_Petrol_Aramaciligi.pdf

    ReplyDelete
  4. Gelen değerli bir görüş üzerine ilave:

    Maalesef elimizdeki kısıtlı veriler petrol ve doğalgaz için çok şanslı olmadığımızı işaret ediyor. Ancak yazıda da belirttiğim gibi bu verileri kesin bir yargıya varabilmek için yeterli görmek mümkün değil. Öte yandan petrol endüstrisinden pay almak için petrole sahip olmanız gerekmiyor. Hollanda, Fransa, Schlumberger örnekleri gibi... Üstelik insan gücümüz buna çok elverişli. Drake müzesiyle ilgili bir önceki yazımı da okumanızı öneririm.

    ReplyDelete
  5. Gelen sorular üzerine, konunun ilgilileri için bir doküman;
    Yazıda bahsi geçen Kürdistan Bölgesel Yönetiminin Üretim Paylaşım Anlaşması: http://cabinet.gov.krd/pdf/3_KRG_Model_PSC.pdf

    ReplyDelete
  6. Gelen soru/görüşler üzerine:

    Türkiye'de PSA (üretim paylaşım anlaşması) rejimi?
    Aslında bu konuyu net bir çizgi ile ayırmak pek mümkün değil. Sistemimizi "farmout" rejimine benzetenler de var, "participation" ya da "service contract"lara dayalı olarak anlandıran da... Hatta ve hatta son petrol kanununun çok önemli imtiyazlar verdiğini düşünerek "concession" olduğunu değerlendirenler bile var.

    Özellikle düşük royalty, önemli vergi teşvikleri, Dünya'nın en liberal petrol kanunlarından bir tanesi olan Türk Petrol Kanununun maddeleri, TPAO-Shell (%30 Shell-%70 TPAO paylaşımlı) anlaşmasının şartları vb lerini değerlendirince, PSA rejimine daha yakın olduğumuzu düşünüyorum. Büyük yabancı şirketler benzer yollar ile TPAO'yu yokluyorlar. Onlar açısından NOC ile böyle bir işe girmek çok daha kolay ve risksiz. Her ne kadar Shell-TPAO anlaşmasında bütün risk Shell'de olsa da malumunuz olacağı üzere çok önemli avantajları var NOC ile bu işe girişmenin.
    Bütün bunları değerlendirerek meşhur Kırmızı Hat alanında PSA anlaşması yapılabilecek tek ülkenin Türkiye olduğu gibi bir yorum yaptım. KRG’nin statüsü malum. Irak’ın öbür bölgelerinde bildiğim kadarıyla “service contract”tan başka çareniz yok. Iran zaten anayasasından dolayı imkansız. Diğer ülkelerde de durum farklı değil. Türkiyedeki fiili durum dolayısıyla PSA anlaşmalarının artarak devam edeceğini düşünüyorum.
    Hukuken farklı kategorize edilebilir ama ticari ve fiili açıdan genel durum bana göre bu şekilde. Farklı düşüncelere de yanlıştır demem mümkün değil, çünkü nereden baktığınıza göre değişen bir husus.

    Maalesef bu konuda Türkçe kaynaklar çok kısıtlı. Bu yorumumda da ingilizce terimlere çok ağırlık verdiğimin farkındayım. İngilizce dilinde kendim için hazırlamış olduğum bir not var. Anlaşma çeşitlerinin farklılıklarını çalıştığım bir doküman. Biraz düzenleyip, önümüzdeki günlerde siteye koymak istiyorum. Türkçe'ye de çevirmeye çalışacağım.

    ReplyDelete
  7. Gelen soru/görüşler üzerine:

    İlk grafikte yer alan veriler (hem ABD verileri hem de Türkiye verileri), ülke sınırları içinde yapılmış olan sondaj çalışmalarının tamamını kapsıyor (yerli+yabancı şirketler tarafından). ABD'li şirketlerin tüm dünyadaki sondaj rakamları da eminim çok ilginçtir.

    ReplyDelete