July 08, 2015
Türkiye-Rusya İlişkisinin Tarihçesinde Enerji İşbirlikleri
8 Temmuz 2015
“Energy Cooperation
in the History of Turkish-Russian Relations” başlıklı araştırma raporunda, Türkiye-Rusya
ilişkisinin tarihçesinde enerji işbirlikleri analiz ediliyor. Çalışmada söz
konusu ilişki; Sovyet yılları, 1992-2001 yılları arası, 2002-2009 yılları arası,
2010-2015 yılları arası olmak üzere dört dönemde inceleniyor. Uluslararası
anlaşmalar, toplantılar ve yayımlanmış mektupların incelendiği
çalışmada özetle aşağıdaki bulgular yer alıyor:
-
1936 yılının Temmuz ayında imzalanan ve Türkiye’nin Boğazlar
üzerinde tekrar kontrolü elde etmesi ile sonuçlanan Montrö Antlaşması,
Türkiye-Rusya arasındaki ekonomik işbirliğinin hızlanmasında önemli bir adım
olmuştur. Montrö Antlaşmasının hemen ardından, 8 Ekim 1937 tarihinde, Türkiye
ve o zamanki adıyla Sovyet Sosyalist Cumhuriyetleri Birliği (SSCB) arasında
Ticaret ve Seyrisefain Anlaşması imzalanmıştır. Türkiye ve SSCB arasındaki
ekonomik ilişkiler uzun yılar boyunca bu anlaşma çerçevesinde şekillenmiştir.
-
Türkiye-SSCB arasındaki karşılıklı ticaret, 2. Dünya
Savaşı ve Soğuk Savaşın ilk yıllarında oldukça sınırlı seviyededir. 1950’ler
sonrasında Sovyetlerin katı komünizmden daha ılıman bir yönetime geçmesi,
Türkiye ile de ilişkilerin artmasını sağlamıştır. 1960’ların ikinci yarısı, 1970’ler
ve 1980’lerin ilk yıllarında iki taraf ilişkilerini ekonomik ve endüstriyel işbirlikleri
şekillendirmiştir.
-
Arpaçay Barajının inşaası, İskenderun Demir ve Çelik
Santralinin genişleme çalışması, Orhaneli Termik Güç Santralinin inşaası,
Seydişehir Aluminyum Tesisinin genişleme çalışması, Keles Termik Güç Santrali
projesi, Karadeniz Petrol Rafinerisi projesi; ilk doğalgaz anlaşmasından önceki
önemli işbirliği denemeleri olmuştur.
-
Gerçekleştirilebilen projelerde SSCB tarafı; uzmanlık, donanım,
makine ve teknik hizmetler sunarak, Türkiye’nin endüstriyel gelişimine katkı
sağlayan taraf görünümündedir. SSCB’nin katkılarının finansal değeri ise Türk
tarafına borç olarak yazılmıştır. Örnek olarak, Seydişehir Aluminyum
Santralinin genişlemesine yönelik çalışmalarda, SSCB tarafının katkısının
karşılığı olan 200 milyon ABD Doları kredi, yıllık %5 faiz oranı ve 10 yıllık
geri ödeme süresince sağlanmıştır.
-
O yıllarda, Türkiye tarafı ise ödemelerin büyük bir
kesimini nakit yerine, Türk mallarıyla (takas sistemi) karşılamıştır. Bu mallar
santrallerin üretiminden elde edilmiş olabileceği gibi (aluminyum, demir vb.) bazı
tarımsal ürünler de olabilmiştir. Örnek olarak, 1984 yılının toplam borcu olan
60 milyon ABD Doları da yine Türkiye’de üretilen tütün, iç fındık, kabuklu
fındık, kuru üzüm, sofralık zeytin, narenciye, zeytinyağı, kuru incir, kuru
kayısı, deri ve kürk mamulleri, yünlü, pamuklu kumaş ve trikotaj, iç giyim
eşyası, öğütülmüş barit, sinter manyezit, akümülatör, alümina, diğer sınai
mamulleri ile ödenmiştir.
-
Taraflar takas şartlarına yönelik olarak detaylı
anlaşmayı, 20 Mayıs 1982 tarihinde imzalamışlardır. Bu anlaşmaya göre; ödemelerin
serbest dövizle transfer edileceği ve ürünlerin değerinin dünya piyasalarındaki
fiyatlardan hareketle hesaplamalara dahil edileceği belirtilmiştir.
-
İlkel olarak nitelendirilebilecek bu ticaret yöntemi,
tarafların daha büyük enerji projelerinde işbirliği adımlarını atmalarını da
sağlamıştır. Resmi belgelere göre, doğalgaz alım satım anlaşmasına yönelik ilk
talep, 3-12 Haziran 1983 tarihinde Moskova’da gerçekleştirilen altıncı
Türk-Sovyet Ekonomik İşbirliği toplantısında, Türkiye tarafından dile
getirilmiştir. Sovyet tarafı bu talebe olumlu yaklaşmış ve bir fizibilite
çalışması yapılması hususunda anlaşılmıştır.
-
Taraflar, 18 Eylül 1984 tarihinde Ankara’da bir araya
gelerek, SSCB-Türkiye arasındaki ilk doğalgaz alım-satım anlaşmasını
imzalamışlardır. Hükümetler arasında imzalanan bu anlaşmaya göre; Sovyet tarafı,
1987 yılından başlayarak, Romanya ve Bulgaristan güzergâhından (Sovyetlerin
dağılmasından sonra bu hat Ukrayna-Moldova-Romanya-Bulgaristan olacaktır)
Türkiye’ye doğalgaz satmayı kabul etmiştir. Anlaşmanın süresi 25 yıldır. Bu
sürenin sonunda 5 yıllık bir otomatik uzatma (auto-renewal) söz konusu
olabilecektir. 1987 yılı için hedeflenen ilk satış miktarı 1,5 milyar m3
olmakla birlikte bu miktarın zamanla artması ve 1993 yılına gelindiğinde en
yüksek değeri (plato value) olan 5-6 milyar m3 seviyelerine gelmesi
planlanmıştır. Doğalgaz fiyatının ise Türkiye’nin devlet şirketi BOTAŞ ile
SSCB’nin devlet şirketi SOYUSGAZ arasında belirlenmesi kararlaştırılmıştır. Öte
yandan, gazın karşılığı, SSCB tarafının ihtiyaçları ve Türkiye tarafının
imkanları gözetilerek; yün, tahıl, et, sebze, demir gibi Türk malları ile ödenecektir.
Söz konusu hattan gaz akışı 1988 yılından itibaren sağlanmıştır.
-
Sovyetler dönemi incelendiğinde göze çarpan bir diğer
husus ise tarafların doğalgaz dışındaki enerji alanlarında da işbirliği
girişimleri yapmış olmalarıdır. 26 Aralık 1984 yılında imzalanan bilimsel ve
teknik işbirliği anlaşmasının ilk maddesine göre; SSCB ve Türkiye, 1985-1986
yıllarında yapacakları ortak çalışmalarla, alternatif ve yenilenebilir enerji
alanlarında işbirliği yapmayı planlamışlardır. Öyle ki bu işbirliği için
TUBİTAK ve Sovyer Bilimler Akademisi görevlendirilmiştir. 1988 yılına
gelindiğinde imzalanan anlaşmada ise işbirliği alanı olarak “rüzgar ve güneş
enerjisi” özellikle belirtilmiştir. Söz konusu ortak çalışmalar, SSCB’de
yaşanan politik gelişmeler dolayısıyla sürdürülememiştir.
-
Ayrıca, 28 Temmuz 1986 tarihinde, SSCB ve Türkiye Devlet
Planlama Teşkilatlarının ortak çalışmalarına yönelik bir uluslararası anlaşma imzalanmıştır.
Devlet planlamalarının karşılıklı işbirliği çerçevesinde yapılmasının
düşünülmesi, iki ülke arasında daha kapsamlı ekonomik ilişkilerin planlandığını
göstermektedir.
-
İlk doğalgaz anlaşmasına yönelik hattın (Batı Hattı)
inşaat çalışmaları devam ederken, Türkiye bir başka boru hattı (Doğu Hattı)
için de girişimlerde bulunmuştur. Sovyetlerin Kafkas bölgesinden Türkiye’nin
Doğu bölgesine uzanması planlanan boru hattı, ilk olarak, 21 Kasım 1986 yılında
Moskova’da gerçekleştirilen dokuzuncu Türk-Sovyet Ekonomik İşbirliği
toplantısında dile getirilmiştir. Sovyetlerin dağılmasından hemen önce, 1991
yılının Ekim ayında, Azerbaycan bağımsızlığını ilan etmiştir. Doğu hattı, 20
yıl aradan sonra, 2006 yılında, Güney Kafkasya Boru Hattı adıyla,
Azerbaycan-Gürcistan-Türkiye güzergâhında gerçekleşebilmiştir.
ii) 1992-2001:
Rusya Federasyonunun ilk zamanlarından Türkiye doğalgaz piyasası liberalleşme
dönemine doğru
-
SSCB’nin dağılmasının hemen ardından Rusya Federasyonu,
Sovyetler Birliğine yönelik tüm hak ve sorumlulukları devralma kararı almıştır.
Rus Dışişleri Bakanı, Pyotr Aven, 14 Mayıs 1992 tarihinde Türkiye’ye gönderdiği
mektupla Sovyetler döneminde imzalanan uluslararası doğalgaz anlaşmasının,
SSCB’ye yönelik terimler yeni duruma göre değiştirildikten sonra, ana maddeleri
aynı kalacak şekilde, devam etmesini talep etmiştir. Türkiye bu talebi kabul
etmiştir. Doğalgaz ticaretine yönelik şartları içeren anlaşma ise 25 Mayıs 1992
tarihinde imzalanmıştır.
-
Türkiye ile Rusya Federasyonu, bilimsel ve teknik
konularda işbirliği yapmaya yönelik uluslararası anlaşmayı 5 Ekim 1992
tarihinde imzalamışlardır.
-
14 Mayıs 1992 tarihinde ise taraflar, Türk-Rus Ekonomik
Komisyonunun kuruluşuna yönelik anlaşmayı imzalamışladır. Bu komisyonun ilk
toplantısı 2-6 Kasım 1992 tarihinde Ankara’da gerçekleştirilmiştir. Bu toplantıda
taraflar, Batı hattından doğalgaz akışının 5-6 milyar m3
seviyelerinden 7-8 milyar m3 seviyelerine çıkartılmasını
görüşmüşlerdir. Söz konusu 2 milyar m3 seviyesindeki artış bu yolla
gerçekleşmemiş; ancak 10 Aralık 1996 yılında imzalanan bir kontratla ilave 8
milyar m3 lük gazın yolu açılmıştır. BOTAŞ ile Rus devlet şirketi
GAZEXPORT arasında imzalanan bu kontrata göre de ilave 8 milyar m3
Ukrayna-Moldova-Romanya-Bulgaristan güzergahından, yani Batı hattından, sağlanacaktır.
Ancak bu kontrat, imzalandığı dönem itibariyle, hükümetler arası anlaşma
statüsünde değildir ve bu yönüyle birinci doğalgaz alım-satım anlaşmasından hukuken
önemli bir farklılığı bulunmaktadır. Gazın satışına yönelik olarak ise yukarıda
belirtilen iki devlet şirketi bir özel Türk şirketiyle birlikte Turusgaz isimli
bir şirketi oluşturmuştur. Bu oluşum Türkiye’de uzun yıllar boyunca
tartışılmıştır.
-
Sovyet dönemindeki anlaşmalarla Rusya Federasyonu
döneminin ilk büyük kontratı arasındaki önemli bir diğer farklılık, takas
yönteminin kontratta yer almaması olmuştur. Bu durumun ağır faturası Türkiye
ekonomisinde 1990’lı yılların sonundan itibaren hissedilmeye başlanmıştır.
-
1990’ların ortalarına bakıldığında, borç alan tarafın
Rusya Federasyonu olduğu görülmektedir. Öyle ki, 15 Aralık 1995 yılında Türkiye
hükümeti Rusya Federasyonu ile 350 milyon dolarlık bir kredi anlaşması
imzalamış ve Eximbank’tan sağlanan bu krediyle Türkiye’den yapılan ihracatın
desteklenmesi amaçlanmıştır.
-
Sonraki yıllarda, Türkiye’nin artan doğalgaz ihtiyacı
tarafları daha büyük anlaşmalara sevk etmiştir. 1997 yılına gelindiğinde
Türkiye ve Rusya, Karadeniz altından geçecek direk bir hat olan Mavi Akım
Projesi üzerinde anlaşmaya varmışlardır. Ön anlaşma, Türkiye Enerji Bakanı ve
Rusya Devlet Şirketi RAO Gazprom arasında 29 Ağustos 1997 yılında
imzalanmıştır. Projeye göre, Rus Gazprom ile İtalyan Eni şirketleri ortak
olarak Karadeniz geçişi dahil 1213 km’lik hattı gerçekleştirecek, ve Türkiye’de
hattı Samsun’dan Ankara’ya devam ettirecektir. Hükümetlerarası anlaşma, 15
Aralık 1997 tarihinde imzalanmıştır.
Türkiye ile Rusya arasında yapılan bu üçüncü büyük doğalgaz alım-satım
anlaşmasına göre; Türkiye ve Rusya, 2000 yılında işletmeye başlaması planlanan
bu hattan, gaz akış tarihinden itibaren 25 yıl süreyle (benzer şekilde 5 yıllık uzatma burada da
bulunmaktadır) gaz ticareti yapmayı taahhüt etmiştir. 2000 yılı için planlanan
miktar, 0,5 milyar m3 seviyesinde olup, bu miktarın her yıl artarak
2007 yılında 16 milyar m3 seviyesine ulaşması planlanmıştır. Doğalgaz
fiyatının, BOTAŞ ile ROA Gazprom arasında belirlenmesi kararlaştırılmıştır.
Rusya’nın izni olmaksızın yeniden ihraç amaçlı satış (reexport) yapılamayacağı
anlaşmada yer almıştır. Ayrıca 8 milyar m3 lük Turusgaz kontratına
yönelik bazı hususlar da bu hükümetlerarası anlaşmanın içinde yer
bulmuştur.
-
Mavi Akım hattından sağlanan doğalgaz ile Türkiye,
Almanya’dan sonra Rusya’nın en fazla doğalgaz ihracatı yaptığı ikinci ülke
konumuna gelmiştir.
-
Mavi Akım görüşmelerinin yapıldığı dönemde taraflar ilk
kez nükleer eneri alanında işbirliğine yönelik hususlarda da görüşmüşlerdir. 7
Kasım 1997 tarihinde gerçekleştirilen üçüncü Türk-Rus Ekonomi Komisyonu
toplantısında dile getirilen bu husus, Mavi Akım anlaşmasının imzalanmasından
bir ay sonra taraflar arasında imzalanan bir başka hükümetlerarası anlaşmada
yer bulmuştur. Bu anlaşmada nükleer enerji alanında işbirliğinin
geliştirilmesine yönelik çalışmalar yapılması kararlaştırılmıştır.
-
Birinci doğalgaz alım-satım anlaşmasından sonra yapılan
Turusgaz kontratında ve Mavi Akım hükümetlerarası anlaşmasında Türkiye, takas
sistemiyle ödeme yapma talebini iletmiş olsa da bu konuda başarıya
ulaşamamıştır.
-
Ayrıca Türkiye ve Rusya, 27 Kasım 1999 tarihinde Mavi
Akım Projesine yönelik vergi muafiyeti hususunda anlaşmışlardır.
-
Bu dönemin göze arpan bir başka yönü de Türk
şirketlerinin Rusya Federasyonunda yaptıkları çalışmalardır. 1991-1998 yılları
arasında 138 adet Türk şirketi, 533 adet projede aktif olarak görev yapmıştır.
Toplam 9,246 milyar dolar seviyesindeki bu iş piyasası ile Türk şirketleri,
Rusya’nın o dönem yabancı şirketlere sağladığı kontratların %42’sini almıştır.
Öte yandan bu dönemde dev enerji projeleri devlet şirketleri eliyle
yürütülmüştür.
iii) 2002-2009: özel sektör
sahnede
-
Türkiye, liberal bir doğalgaz piyasasını amaçladığı 4646
sayılı Doğalgaz Piyasası Kanununu, 2 May 2001 tarihinde yasalaştırmıştır. Söz
konusu Kanuna göre BOTAŞ’ın bütünleşik yapısında önemli değişiklikler
öngörülmektedir. Öyle ki, BOTAŞ’ın Türkiye toptan satış segmentindeki piyasa
payı %20 seviyesine düşürülecektir. Bu amaçla da BOTAŞ’ın ithalat
kontratlarının özel şirketlere devri tasarlanmıştır.
-
2007 yılında gerçekleştirilebilen ilk devir Turusgaz
kontratının yarısına yönelik (4 milyar m3) olmuştur. Birinci
hükümetlerarası doğalgaz alım-satım anlaşmasının süresinin dolmasının hemen ardından
ise 6 milyar m3 lük anlaşmayı BOTAŞ yerine özel şirketler devam
ettirmişlerdir. Bu yolla özel sektöre devredilen kontrat miktarı toplamı 10
milyar m3 seviyesine ulaşmıştır. Rusya tarafı hükümetlerarası
anlaşmalarda tarafların değiştirilmesini kabul etmeyerek, Mavi Akım’a yönelik
bir devri uygun görmemiştir. Burada Turusgaz kontratının hukuki statüsünün
hükümetlerarası anlaşma olarak görülmediği anlaşılmakla birlikte, birinci
hükümetlerarası doğalgaz alım-satım anlaşmasının, anlaşma süresinden sonra özel
sektörce devam ettirilebildiği görülmektedir. Halihazırda 20 milyar m3 lük
miktar (Turusgaz kontratının yarısı + Mavi Akım hükümetlerarası anlaşması) ise halen
BOTAŞ tarafından ithal edilmektedir.
-
Özellikle 2000’li yıllar sonrasında Türkiye yeni bir
piyasa anlayışına yönelmiştir. Özel söktörün doğalgaz ithalatında ve diğer
büyük enerji projelerinde yer aldığı görülmektedir.
-
Bu projelerin ilki, Rus petrolünü Samsun’dan Ceyhan’a
taşımayı planlayan ve bu yolla Boğazlar üzerindeki tanker trafiğini azaltmayı
da amaçlayan Samsun-Ceyhan Petrol Boru Hattı projesidir. İlerleyen dönemde
projenin başlangıç noktasının Samsun’dan Ünye’ye alındığı duyurulmuştur. 550
km’lik hat ile günde 1,5 milyon varil petrol taşınması planlanmıştır. Böylece, Boğazların
tanker trafiğinin yarıya ineceği düşünülmektedir. İtalyan ENİ ve Türk Çalık
Enerji şirketlerinin birlikteliğinde oluşturulan konsorsyuma, 6 Ağustos 2009
tarihinde imzalanan hükümetlerarası anlaşma ile destek sağlanmıştır. İki ülke
hükümeti bu anlaşmada ayrıca, petrol ve petrol ürünlerine yönelik fiyat merkezi
oluşumları üzerinde de ortaklaşa çalışacaklarını beyan etmişlerdir. 19 Eylül
2009 tarihinde, Eni ve Çalık Enerji, imzaladıkları anlaşma ile Transneft ve
Rosneft’i de projeye ortak etmişlerdir. Proje finansal zorluklar (boğaz
geçişinin çok daha ucuza mal oluyor olması ve düşen petrol fiyatları gibi
sebepler) ve ENİ şirketi ile Türkiye arasında, Akdeniz doğalgaz kaynakları
hususunda yaşanan gerilim gibi sebeplerle henüz gerçekleştirilememiştir.
-
Öte yandan özel sektörün doğalgaz ithalatında ve diğer
büyük enerji projelerinde etkin bir şekilde yer almasının Türkiye’nin ticaret
açığını azaltamadığı görülmektedir. Şekil-1’de görüleceği üzere, Türkiye’nin
Rusya ile yaptığı ticarette Türkiye açısından önemli bir açık bulunmakta ve
yıllar itibariyle bu açık sürekli artmaktadır. Doğalgaz ticaretinde takas
sisteminden vazgeçilmesi, doğalgaz ithalatında artış, petrole endeksli doğalgaz
fiyatlarında artış gibi etkenler özellikle son 10 yılda ekomomik açıdan ibreyi
Rusya tarafına çevirmiştir. Türkiye’nin 2005-2014 yılları arasındaki ticaret
açığı 177 milyar dolar seviyesindeyken, önceki 10 yıllık dönemde (1995-2004) 23
milyar dolar olduğu hesaplanmaktadır.
Şekil 1: Türkiye – Rusya: Enerji
Anlaşmaları ve Toplam İhracat Rakamları
-
Bu ticaret açığının yanısıra, Türkiye’nin yüksek oranda
Rus doğalgazına bağlı olması, bir başka sorun olarak görülmektedir. Türkiye,
2014 yılında ithal ettiği 49,26 milyar metreküp doğalgazın %54,49’unu (26,97
milyar metreküp) Rusya’dan sağlamıştır (Şekil 2). Türkiye’nin toplam doğalgaz
tüketimi hızla artarken, son 30 yıldaki toplam tüketimi olan 545 milyar
metreküp doğalgazın, 320 milyar metreküpünün bu kaynaktan sağlandığı
görülmektedir (Şekil 3). Öte yandan, yine Şekil 2’de görülebileceği üzere,
Rusya kaynaklı petrolün Türkiye’nin toplam petrol ithalatındaki payı %12,48
seviyelerinde kalmıştır.
Şekil 2: Türkiye’inn 2014 ylı Petrol ve
Doğalgaz İthalat Rakamları
Şekil 3: Türkiye Doğalgaz Tüketim
Rakamları
-
Şekil 4 ise mevcut anlaşmalar çerçevesinde, önümüzdeki 10
yıla yönelik ithalat hacimlerini göstermektedir. Mevcut duruma göre, özellikle
sona eren LNG kontratları dolayısıyla, Rusya’nın payında oransal artış
yaşanacağı görülmektedir.
Şekil 4: Türkiye’nin Doğalgaz
Kontratları ve BOTAŞ’ın Pazar Payı
iv) 2010-2015:
nükleer anlaşması
-
Türk hükümetinin nükleer santral yapma yönündeki isteğine,
Rusya’dan cevap gecikmemiş ve iki taraf nükleer santarlin kurulumu ve işletilmesine
yönelik hükümetlerarası anlaşmayı 12 Mayıs 2010 tarihinde imzalamışlardır. Akkuyu
Nükleer Santral projesine göre, herbiri 1200 MW gücünde dört adet santral
kurulacaktır. Projeye yönelik mühendislik ve araştırma çalışmaları 2011 yılında
başlamıştır. Projenin finansörü, Rus Rosatom’a göre, ilk inşaat çalışması 2015
yılında başlayacak olup, 2020 yılında projenin hayata geçirilmesi planlanmaktadır.
Türkiye, ilk iki üniteden üretilecek elektriğin %70’ini, üçüncü ve dördüncü üniteden
üretilecek elektriğin ise %30’unu, 15 yıl boyunca, 12,35 dolar cent/kWh fiyat
ile alma garantisi vermiştir. Geri kalan miktarın ise, üretici tarafından piyasaya
satılması planlanmaktadır. Öte yandan Rosatom şirketi, henüz inşaat çalışmaları
başlamadan, projenin %49’luk payını başka yatırımcılara transfer etmek
istediğini açıklamıştır. Bu yöndeki isteğin, düşük petrol ve doğalgaz fiyatları
ve Kırım ihtilafı sonrası oluşan yaptırımlar dolayısıyla Rusya’nın ekonomik
durumundaki gelişmelerden kaynaklandığı değerlendirilebilir. Türkiye tarafında
bakıldığında ise projeye mevcut hükümet tam destek verirken, ana muhalefet
partisi, güvenlik ve ekonomik gerekçeler
ile karşı bir duruş sergilemektedir. CHP’nin bu yöndeki başvurusu, 2012 yılında
Anayasa Mahkemesi tarafından reddedilmiş olsa da, 2015 yılı Haziran ayı genel
seçimlerinde projenin durdurulması için gerekli çalışmaların yapılacağı, bir
seçim vaadi olarak yer almıştır.
-
Nükleer santrale yönelik anlaşmanın yanısıra, son dönemin
bir başka önemli projesi de, Türk Akımı boru hattı projesidir. Ukrayna-Rusya
anlaşmazlığı ve Avrupa Birliğinin Rusya’ya rekabet açısından yaptığı baskılar
dolayısıyla; Rusya, doğalgaz arz güzergahını, Türkiye üzerinden çeşitlendirme
düşüncesine varmıştır. Gayrıresmi olarak, Türk Akımı adı verilen bu boru
hattına yönelik ilk görüşmeler; Gazprom ile BOTAŞ arasında, 2014 yılının Aralık
ayında gerçekleştirilmiştir. Toplam 63 milyar metreküplük kapasiteyi içeren
projenin daha önce gündemde olan Güney Akımı projesi yerine geçeceği duyurulmuştur.
Yapılan ilk açıklamalara göre, boru hattından sağlanacak gazın 14 milyar metreküplük
kısmı Türkiye iç piyasasına arz edilecek, kalan gaz ise Yunanistan sınırına ulaştırılacaktır.
Açıklanan ilk planın uygulamaya geçilmesi durumunda, Şekil 4’te yer alan
kontrat hacimleri Şekil 5’teki gibi değişecektir.
Şekil 5: Türkiye’nin Doğalgaz
Kontratları (Türk Akımı Projesinin Etkisi)
-
Rusya ekonomisinde yaşanan olumsuz gelişmeler projenin
önündeki en önemli bariyerlerden biridir. Bununla birlike, hem Rusya hem de
Türkiye açısından alternatif güzergah imkanları Türk Akımı projesi açısından bir
başka önemli handikaptır. Öte yandan, projenin dört hattından biri olan ve 3,3
milyar Euro’ya inşa edilmesi beklenen 15,75 milyar metreküplük kısmın yakın zamanda
tamamlanabileceği değerlendirilmektedir.
Sonuç
-
İkinci Dünya Savaşının ardından başlayan Rus-Türk
ekonomik işbirliği iki ülke arasında karşılıklı güven esaslı olarak hızla
ilerlemiştir. 1980’lerin ortasında imzalanan ilk hükümetlerarası doğalgaz alım-satım
anlaşmasının ardından iki ülke arasındaki ticaret hacmi hız kazanmıştır.
-
İlk yıllarda Türkiye’nin ödemelerini nakit yerine, önemli
ölçüde Türk mallarıyla yaptığı görülmektedir. Takas yöntemi dolayısıyla, bu
yıllarda iki ülke arasındaki ithalat-ihracat rakamları dengeli bir seyir
izlemiştir. Özellikle takas sisteminden vazgeçilmiş olması, 2000’li yılların
başından itibaren ticaretin avantajlı yönünün Rus tarafı olmasını sağlamış ve
bu durum Türkiye ekonomisi açısından ciddi bir sorun oluşturmaya başlamıştır.
Artan doğalgaz ithalat miktarı ve yüksek doğalgaz fiyatları dolayısıyla son 10
yılda Türkiye açısından ticaret açığı, 177 milyar dolar seviyesine ulaşmıştır.
Liberal Doğalgaz Piyasası Kanunu ile yaşanan gelişmelerin, ticaret açığı seyrini
değiştiremediği görülmektedir. Türkiye’nin son 30 yılda toplam 545 milyar
metreküp doğalgaz tükettiği ve bu tüketimin 320 milyar metreküplük kısmını
Rusya’dan ithal ettiği görülmektedir. Öte yandan, Rusya kaynaklı petrolün,
Türkiye’nin toplam petrol ithalatındaki payı %12,48 seviyelerindedir.
-
Türkiye-Rusya
enerji işbirliklerinde son beş yıl incelendiğinde ise iki önemli proje göze
çarpmaktadır. Türkiye ve Rusya, Akkuyu’da bir nükleer santral yapımına yönelik
hükümetlerarası anlaşmayı imzalamış ve Türk Akımı doğalgaz boru hattı projesi
yönündeki ilk görüşmeleri gerçekleştirmiştir. Düşen petrol ve doğalgaz
fiyatlarının Rusya ekonomisine olumsuz yansımaları, güvenlik ve diğer ekonomik
gerekçeler, alternatif boru hattı projelerinin Türk Akımı projesi ile rekabeti
gibi hususlar, bu projerin önündeki en önemli engeller olarak göze
çarpmaktadır.
Bazı grafiklerin görüntü kalitesi blog kısıtları dolayısıyla iyi olmadı.
ReplyDeleteLütfen pdf talebi için mail atınız.
okanyardimci@gmail.com
Konu ile ilgili olarak, Osmanlı Döneminden itibaren bilgi edinmek isterseniz aşağıdaki yazıyı incelemenizi öneririm.
ReplyDeleteVolkan Ş. Ediger, Itır Bağdadi, Turkey–Russia Energy Relations: Same Old Story, New Actors, Insight Turkey, 2010.
http://file.insightturkey.com/Files/Pdf/insight_turkey_vol_12_no_3_2010_ediger_bagdadi.pdf
"Türkiye-Rusya İlişkisinin Tarihçesinde Enerji İşbirlikleri" raporu hakkında bir haber:
ReplyDeletehttp://www.naturalgaseurope.com/energy-cooperation-in-the-history-of-turkish-russian-relations-24672?
Rus savaş uçağı 24 Kasım 2015 tarihinde hava sahası ihlali dolayısıyla vuruldu. Şüphesiz bu gelişme enerji projelerini büyük ölçüde etkileyecektir.
ReplyDeleteNükleer enerji projelerine yönelik düşünceleri öğrenebilmek için blog sayfasında bir anket yaptık. Sonuçlara göre (http://enerjiuzmani.blogspot.com/2008/01/devam-eden-anket-ongoing-poll-nukleer.html) genel olarak nükleer enerjiye olumlu bakılırken Akkuyu projesinde bir çekince mevcut. Uçak meselesi dolayısıyla anketi sonlandırdık. Çünkü bu olayın etkilerinin yeni araştırmalarla ayrıca analiz edilmesi daha faydalı olacaktır.
ReplyDeleteMerhaba,
ReplyDeleteÜstteki, "Rus savaş uçağı 24 Kasım 2015 tarihinde hava sahası ihlali dolayısıyla vuruldu. Şüphesiz bu gelişme enerji projelerini büyük ölçüde etkileyecektir." Notunuza isnat ederek sormak isterim.
Bu konuda bir analiz bekliyordum ancak henüz bloğunuzda bulamadım.
Analiziniz varsa lütfen adresini iletir misiniz?
Sağlıkla kalın...
Ahmet bey merhaba,
DeleteBu konu hakkında bazı analizlerimi maalesef paylaşamıyorum. Eksik yazmaktansa hiç yazmamak daha doğru olacak. İlginiz ve anlayışınız için çok teşekkürler. Ülkemiz ve milletimiz için herşeyin güzel olması dileğiyle... Sağlıkla kalın...