İKİ BİN 13
ÖNCESİ DOĞALGAZ PİYASASI DEPOLAMA FAALİYETLERİ
Yazar :
Okan YARDIMCI
Yayım Yeri : Yardımcı, O., İki Bin 13 Öncesi Doğalgaz Piyasası Depolama Faaliyetleri,
Enerji Piyasası Bülteni,
ISSN 1308-8262, Sayı : 24 Sayfa : 35-38, Aralık
2012.
Strateji belgelerinin ve
başta arz güvenliği ile ilgili önemli raporların vazgeçilmez hedefi "doğalgaz
piyasasında depolama imkanlarının arttırılması"dır. Bu hedefin çevresinde yer alan diğer hedefler: kaynak ülke çeşitliliği ihtiyacı, büyük oranda
ithalat yoluyla sağlanan doğalgazın payının azaltılması, yerli ve yenilenebilir
kaynaklara ağırlık verilmesi olarak sıralanır. Arz güvenliği ile ilgili
raporların kopyala-yapıştır yöntemiyle oluşturulmasının en büyük nedeni ise
yukarıda belirtilen hususlarda önemli adımların bir türlü atılamamasındandır.
Peki, bu gecikmenin maddi
boyutu nedir? Soğuk bir kış ayında doğalgaz talebinin karşılanabilmesi için
spot piyasadan 4 adet Q-flex LNG kargosu ile ithalat yapıldığını ve günlük 200
milyon metreküpe ulaşan tüketimimizin yaklaşık %10’unun bu yolla sağlanmaya
çalışıldığını varsayalım. Kışın boşta bir LNG kargosu ve kaynağı bulmanın
zorluğunu bir kenara bırakacak olursak LNG kargolarının artan kira bedelleri bir maliyet kalem olarak karşımıza çıkıyor. Bu kış kira bedellerinin 200.000
dolar/gün seviyelerinde olması muhtemeldir. Bu bedel hesaplamamızın belki de en
önemsiz kalemi olacak. Spot piyasada taşıma dahil toplam maliyetin boru gazına
kıyasla yaklaşık 2 katına çıkması çok da şaşırtıcı olmamalı. Bu durum, LNG formundaki 1.000 metreküp doğalgaz için 700-900 dolar ödemek anlamına geliyor. Q-flex LNG kargolarının
her biri yaklaşık 120-130 milyon metreküplük doğalgaz eşdeğerinde LNG
taşıyabiliyor. Özetle, bu kötü, ancak oluşması muhtemel senaryoda, bir kış
ayını atlatmanın ilave maliyeti 200 milyon dolar seviyelerindedir. 3 ay için
ise ilave maliyet 600 milyon dolara ulaşabiliyor Bu hesaplamada dikkat edilmesi
gereken husus 600 milyon doların yeterli önlemlerin alınmamış olması
dolayısıyla ödenecek ilave maliyet olduğudur. Bu 3 ayın toplam doğalgaz
maliyeti ise 7-9 milyar dolar seviyelerinde olacaktır. Toplam doğalgaz
maliyetine bakılarak, 7 milyar dolar ya da 7,6 milyar dolar çok da fark etmez
denilebilir. Özellikle paranız çoksa…
Toplam maliyeti aşağıya
çekmenin yolları sadece arz güvenliği raporlarında değil ,enerji ile ilgili
hemen hemen tüm çalışma ve konferans sunumlarında yer alır: doğalgazın payının azaltılması,
yerli ve yenilenebilir kaynaklara ağırlık verilmesi... Kısa vadede, bu ilave 600 milyon dolarlık maliyetten
kurtulmanın yolu kısıntı/kesinti gibi görülse de, bu durumda ortaya çıkan ekonomik zararın daha detaylı irdelenmesi şarttır. Alternatif yakıta geçmenin ya da üretimi
geciktirmenin elektrik piyasasında oluşan yansımaları çok daha karmaşık
hesaplar gerektirebilir. Fındık türü yenilebilir enerji kaynağına geçmek de son dönemde tartışılan yollardan olmuştur. 100 gram fındık yaklaşık 634 kalori enerji
vermektedir, hem de yerli kaynaktır. Bir Q-flex LNG kargosuna eşdeğer fındığın
ne kadar olduğu ayrı bir çalışma konusunda ele alınabilir.
Tesadüf o ki, basında yer alan haberlere göre Tuz
Gölü Doğalgaz Yer Altı Depolama Tesisinin yaklaşık maliyeti 640 milyon dolar!
40 milyon dolar daha pahalı; ancak sadece bu kışı değil, önümüzdeki 40-50 hatta
daha fazla kışı atlatabilmeniz için, aylık 4 konvansiyonel LNG gemisinin imkanını
sağlayabilecek bir yatırım. Üstelik tuz domlarının günlük geri üretim
miktarları, daha rahat bir kış geçirebilmeniz için, kolaylıkla arttırılabilecek
özelliğe sahiptir.
Bu
noktada belirtilmesi gereken bir diğer önemli husus ise nihai fiyat üzerindeki baskının
yaratabileceği etkinsizliktir. LNG fiyatlarının görece olarak daha ucuz olduğu
dönemde yurt içi piyasa satış fiyatlarının uygun koşullar yaratmaması
dolayısıyla ithal edilememesi; ancak, mecbur kalındığı zaman bu maliyetlere
katlanılması, etkinsizliği özetlemek için yeterli olacaktır. Örnek ile anlatmak gerekirse: Aralık ayında spot LNG piyasasında fiyatlar boru gazı ithalatı ile
hemen hemen aynı seviyelerde olacak şekilde 5 birim iken; yurt içi satış
fiyatlarının sübvansiyonlar dolayısıyla 4 birim olması; ancak ihtiyaç olan ilave gazın yer altı deposundan
karşılanarak bu dönemin geçiştirilmesi, Ocak ayında aynı gazı 10 birimden almak
ile sonuçlanabilmektedir. Bu etkinsizlikten kaynaklanan maliyetlerin nihai
tüketiciye yansıtılmaması ise sorunu daha önemli boyutlara taşıyabilir. Nihai
fiyatların gerçek maliyetleri karşılamaması dolayısıyla sadece doğalgaz piyasası
olumsuz etkilenmemekte, bu yılın Şubat ayında yaşadığımız gibi elektrik
piyasasında da rekor fiyatların yanı sıra kaotik bir yapının ortaya çıkmasına
sebep olunmaktadır. Arz talep dengesinin maliyet esaslı bir fiyatlandırma ile
piyasa tarafından sağlanması yerine bazı müşterilerde kısıntı/kesintiye
gidilmesi piyasalar açısından endişe verici bir haldir.
“yurt içi satış fiyatlarının 4 birim olması; ancak ihtiyaç
olan ilave gazın yer altı deposundan karşılanarak bu dönemin geçiştirilmesi,
Ocak ayında aynı gazı 10 birimden almak ile sonuçlanabilmektedir.”
Son
dönemde özellikle depolama yatırımlarının teşvik edilebilmesi amacıyla önemli
çalışmaların yapıldığı görülmektedir. Bu çalışmaların detayına geçmeden önce,
depolama tesislerinin teşvik edilmesine yönelik iradenin çok uzun süredir
ortaya konulmuş olmasının depolama lisansı başvurularını da beraberinde getirdiğini
söylemek yerinde olacaktır. Şekil-1’de görüleceği üzere Tuz Gölü’nün yanı sıra
2 adet daha yer altı depolama tesisi lisans başvurusu bulunmaktadır. Bunlara
ilaveten 3 adet LNG tesisi için lisans başvurusu vardır.
Şekil-1:
Doğalgaz Depolama Tesisleri
ve Projeleri
Doğalgaz Piyasası Kanun Taslağında, doğal gaz depolama
tesisleri ile LNG terminal işletmelerinin ayrıldığı görülmektedir. Taslakta
görülen bir diğer önemli gelişme ise yeni LNG terminal işletmeleri ve doğal gaz
depolama tesisleri için 31.12.2025 tarihine kadar üçüncü taraf erişim muafiyeti
getirilmesinin planlanmasıdır. Söz konusu muafiyetin, mevcut tesislerin kapasite
artırımları için de öngörüldüğü görülmektedir.
Kanun
Taslağı ile hemen hemen aynı tarihlerde EPDK tarafından sektör görüşüne açılan
bir diğer çalışma ise Doğal Gaz Depolama Şirketleri için Tarife Hesaplama Usul
ve Esasları Taslağıdır. Söz konusu dokümanda yatırımcı için çok önemli
sinyaller yer almaktadır. Yatırımcının riskini, piyasa belirsizliğini ve gelir
projeksiyonundaki sapmaları en aza indirmesi nedeniyle, dağıtım şirketleri
tarife metodolojisinden farklı olarak, fiyat tavanı yerine gelir tavanı yöntemi
kullanılmıştır. Tarife metodolojisi kapsamında hesaplanacak reel makul getiri
oranının %10’dan daha düşük olması durumunda bu oranın %10 olarak dikkate
alınması ile şirketler için taban reel getiri oranı belirlenmiştir. Depolama
tesisi yatırımları için itfa süresi 15 yıl olarak belirlenmiş, sürenin
uzatılması mali mevzuatta yer alan amortisman süresini aşmamak üzere şirketin
talebine bağlanmıştır. Birim bedellerin hesaplanmasında depolama şirketinin
ilgili tarife yılı kapasite rezervasyon miktarının kullanılabilir kapasite miktarına
oranının göz önüne alınması, bu oranın %60’ın altında olması durumunda %60
oranının hesaplamalarda dikkate alınması sağlanmıştır. Tarife uygulama
dönemleri için 3 ila 10 yıl arasında geniş yelpazede yatırımcı ve depolama
şirketine seçim imkanı verilmiştir.
Söz
konusu çalışmaların uzun dönemli kapasite rezervasyonuna imkan sağlayacak
Kullanım Usul ve Esasları ile desteklenmesi ve devam eden depolama
yükümlülükleri çalışmaları ile entegre bir şekilde bir an evvel sonuçlandırılması
büyük önem arz etmektedir.
Ülkemizin
doğalgaz tüketimi arttıkça yaz ile kış ayları arasında doğalgaz kullanım makası
da hızla açılmaktadır. Şekil-2’de yer alan konutların aylık tüketim grafiği
incelendiğinde bu durum daha net görülebilmektedir.
Şekil-2:
Konut Aylık Tüketim Grafiği
Geçen kış yaşanan olumsuzlukların yaşanmaması için
bir miktar şansa ihtiyacımız olduğu kesindir. Ekim ayı ve Kasım ayı ilk yarısı
sıcaklık değerlerinin mevsim normallerinin üstünde seyretmesi olumlu bir
gelişmedir. Bu gelişme dolayısıyla 2012 yılı doğalgaz tüketimi beklentisinin
48,5 milyar metreküp seviyesinin çok altında olabileceği düşünülebilir. 2013
yılına girerken yaşanacak gelişmeler, 13 rakamının uğurlu mu yoksa uğursuz mu
olduğu yönündeki tartışmalara da bir katkı sağlayacaktır. İşimizi şansa
bırakmamak için ilk aşamada depolama ve LNG faaliyetlerine yönelik projelerin
hızlandırılması, maliyet esaslı bir fiyatlandırma ile arz-talep dengesinin
piyasa tarafından sağlanması önemlidir. Uzun vadede doğalgazın payının
azaltılması, yerli ve yenilenebilir kaynaklara ağırlık verilmesi hedeflerini de
belirterek bu yazıyı sonlandırmanın, okuyanların yüzünde bir gülümseme
yaratmasını dilerim.
No comments :
Post a Comment