DÜZENLENEN
PİYASALARDA DÜZENLEYİCİ HESAP STANDARTLARININ ÖNEMİ:
ÖRNEK OLAY İNCELEMESİ
Yazar :
Canan KANDEMİR, Okan YARDIMCI
Yayım Yeri : Kandemir C., Yardımcı, O., Düzenlenen Piyasalarda Düzenleyici Hesap Standartlarının Önemi, Örnek Olay İncelemesi, Enerji Piyasası Bülteni, ISSN 1308-8262, Sayı : 19, Sayfa : 33-37, Şubat 2012.
DÜZENLENEN
PİYASALARDA DÜZENLEYİCİ HESAP STANDARTLARININ ÖNEMİ, ÖRNEK OLAY İNCELEMESİ
Muhasebeyi, “bir örgütün kaynaklarının oluşumunu, bu
kaynakların kullanılma biçimini, örgütün işlemleri sonucunda bu kaynaklarda
meydana gelen artış veya azalışları ve örgütün finansal açıdan durumunu
açıklayan bilgileri üreten ve bunları ilgili kişi ve kuruluşlara ileten bir
bilgi sistemi” olarak tanımlamak mümkündür. [1] İşletmeler için verimli
çalışılıp çalışılmadığının tespiti ve gerekiyorsa yeni tedbirlerin alınması
ekonomik faaliyetlerin düzenli olarak takip edilmesi ile mümkün olup bunu
sağlayan da muhasebe kayıtlarının incelenmesidir.
Muhasebe standartları;
işletmelerin, mali kaynaklarını idare edebilme becerisine, yani finansal
performansını çeşitli dönemler itibariyle aynı bazda karşılaştırılabilir bir
şekilde izleyebilme, ileriye doğru vizyon ve misyonlarına uygun olarak planlama
yapabilme ve bu planlar ile fiili durumu karşılaştırabilme şansını elde
etmesine yardımcı olmaktadır. Ayrıca işletmenin finansal performansının doğru
analiz edilmesi ile ileriye yönelik gerçekçi planların oluşturulmasına,
isabetli hedef ve amaçların belirlenmesine de yardımcı olmaktadır. Bunun
yanında standardizasyonun, dolayısıyla tutarlılığın sağlanmasıyla sektördeki
diğer firmaların mali sonuçlarının yorumlanabilir olmasını sağlamaktadır.
Böylece işletmelere, birbirleri ile mali durumlarını karşılaştırma şansını
vermekte, ayrıca işletmelerin iç ve dış denetimine yardımcı olmaktadır. [2]
Uygulamadaki
farklılıkların ortadan kaldırılması, muhasebe
ilkelerinde tekdüzenin sağlanması, mali tabloların açık, uygun, anlaşılabilir,
tarafsız ve karşılaştırılabilir olmasının sağlanması, uluslararası alanda finansal bilgi üretimi ve
sunulması sırasında ortak bir dilin oluşturulması gibi amaçların
gerçekleştirilebilmesi için muhasebe standartlarına ihtiyaç duyulmaktadır. Düzenlenen
piyasalarda ise standartların sağlanması ve ilave Düzenleyici Hesapların (Regulatory
Accounts) oluşturulması, konunun yukarıda anlatılan boyutlarının dışında önem
arz etmektedir. Düzenleyici Hesaplar, düzenleyici otoriteler, endüstri,
yatırımcılar, tüketiciler ve diğer
ilgililerin kullanımı için, düzenlenen sektörler hakkında bilgi sağlamak
amacıyla oluşturulur. Düzenleyici Hesaplar, kanuni
hesaplarda yer alan bilgilerden daha çok düzenlenen işletmeler ve faaliyetlerle
ilgili bilgilere odaklanır, oysa kanuni hesaplar düzenlenen şirketle bir bütün
olarak ilgilidir. Kanuni hesaplar, yatırımcıların ihtiyaçlarına odaklanmıştır.
Düzenlemeye tabi şirket, büyük bir grubun iştiraki ise kanuni
hesaplar düzenlemeye tabi şirket hakkında kapsamlı bilgi veremez, özellikle de
ana şirketin menkul kıymetler borsasına kayıtlı olması durumunda, düzenleyici
şirket hakkında sağlanan bilgi çok sınırlı kalmaktadır. [3] Düzenlenen
piyasalarda Düzenleyici Hesaplar yoluyla elde edilen bilgilerin aktarıldığı
ilgili kişi ve kuruluşların başında düzenleyici otorite gelmektedir. Ağırlıklı
olarak tarife uygulamalarında kullanılan verilerin, istenilen detayda, sağlıklı
ve karşılaştırılabilir olması, düzenleyici muhasebe sisteminin başarısına
bağlıdır.
Her bir düzenleyici
otorite, düzenlediği sektörün yapısına
bağlı olarak düzenleyici muhasebenin oluşturulmasında farklı
noktalara vurgu yapar. Ancak şu kesindir ki düzenleyici muhasebe
oluşturulmasında temel amaç, ağ endüstrileri ile ilgili olarak tekel veya
piyasa gücü ile baş etmede yardımcı olacak bilgi sağlamaktır. Rekabetin az
olduğu alanlarda, performansları izlemek ve fiyat kontrolünü yeniden ayarlamak
amacıyla tutarlı ve şeffaf finansal bilginin elde edildiği bir düzenleyici
muhasebe sistemi tüm düzenleyici otoriteler için temel odak noktasıdır. [3]
Ülkemizde
muhasebe standartlarına yönelik genel görev ve sorumluluklar Türkiye Muhasebe Standartları
Kurulu’nun (TMSK) üzerindedir. Ancak kanunlarla, belirli alanları düzenlemek ve
denetlemek üzere kurulmuş bulunan kurum ve kurullar, Türkiye Muhasebe
Standartlarına uygun olmak ve Türkiye Muhasebe Standartları Kurulunun onayını
almak şartıyla, kendi alanları için geçerli olacak standartlar ile ilgili
olarak ayrıntıya ilişkin, sınırlı düzenlemeleri yapabilmektedirler.
Son
dönemde hızlı bir değişim ve gelişim yaşanan ülkemiz enerji sektöründe düzenlemeye
yönelik önemli adımlar atılmasına rağmen, düzenleyici muhasebe standartları
konusunda yeterli gelişmeler sağlanamamıştır. Tarife çalışmalarını yakından
ilgilendiren bu durum bir takım sorunları da beraberinde getirmektedir. Yazının
bundan sonraki bölümünde doğal gaz perakende satış tarifelerine yönelik örnek olay çerçevesinde düzenleyici
muhasebe standartlarının önemi anlatılmaya çalışılacaktır.
Enerji Piyasası Düzenleme
Kurumu (EPDK), tarifeler ile ilgili düzenleme yetkisini Elektrik Piyasası
Kanununun 5/A maddesinde yer alan piyasada rekabetin yeterince oluşmadığı
durumlarda fiyat ve tarife belirlemeye ilişkin (f) bendinden ve Kanunun 11 inci
maddesinde yer alan tarifelerle ilgili hükümlerden almaktadır. 4646 sayılı
Doğal Gaz Piyasası Kanununda EPDK tarafından belirlenmesi öngörülen
tarifelerden biri perakende satış tarifeleridir. Perakende satış olarak
isimlendirilen ve esasen dağıtım faaliyetini kapsayan bu faaliyet mevcut
durumda bölgelerinde tekel olarak çalışmakta olan dağıtım şirketleri tarafından
gerçekleştirilmektedir. Bu nedenle söz konusu şirketlerin müşterilerine
uyguladıkları tarifeler EPDK’nın karar organı olan Kurul tarafından
belirlenmektedir. Kanun perakende satış fiyatlarının unsurlarını; birim gaz
alım fiyatı, birim hizmet bedeli, amortisman bedeli ve diğer faktörler olarak
belirlemiştir. EPDK, Doğal Gaz Piyasası mevzuatı çerçevesinde piyasada
faaliyette bulunan tüzel kişilerden, tarifelerin düzenlenmesinde kullanılacak
bilgi ve belgelerle birlikte tarife önerilerini almaktadır. Tarifelerin
düzenlenmesine ilişkin yapılan çalışmalarda sadece tarife önerileri değil,
şirketlere ait tüm detaylı bilgi ve belgeler ile piyasa verileri birlikte
değerlendirilmekte; mevzuat kapsamında uluslar arası regülasyon literatürüne
uygun şekilde oluşturulan metodoloji doğrultusunda tarifeler düzenlenmektedir.
[4]
Kanunun öngördüğü
hedeflerden biri de lafzında pek çok kez belirtildiği üzere doğal gaz
piyasasında şeffaf bir düzenleme mekanizmasının oluşturulmasıdır. Bu hedef
Yönetmelikte de aynı şekilde benimsenmiş ve tarifelerin düzenlenmesinde esas
alınan ilkelerden biri de şeffaflık ilkesi olarak belirlenmiştir. Bu doğrultuda
dağıtım şirketlerinin tarifelerinin (Kanunda belirtilen birim hizmet bedeli ile
amortisman bedeli) temel aldığı esasları ve kullanılan metodolojiyi hukuki bir
metin haline getirmek amacıyla gerekli adımlar atılmış ve Doğal Gaz Dağıtım
Şirketleri İçin Tarife Hesaplama Usul ve Esasları (Metodoloji) adı altında bir
metin oluşturularak Kurul Kararı (22/11/2011 tarih ve 3580 sayılı K.K.) şeklinde
yayımlanmıştır. Tarife hesaplamalarının önemli unsurlarından bir tanesi olan Düzenleyici
Varlık Tabanının (Regulatory Asset Base) belirlenmesine yönelik olarak ise İhaleli
Doğal Gaz Dağıtım Şirketlerinin Varlık Tabanının Belirlenmesine İlişkin Usul ve
Esaslar (Varlık Tabanı Usul ve Esasları) yayımlanmış olup (22/11/2011 tarih ve 3579 sayılı K.K.) ihaleli
şirketlerin varlık tabanlarının bu Usul ve Esaslar çerçevesinde belirlenmesi
amaçlanmıştır. Metodolojinin yürürlüğe girdiği tarih itibariyle varlık tabanı
henüz belirlenmemiş olan mevcut şirketler için ise Metodolojinin 6 ncı maddesi
kapsamında varlık tabanları belirlenmiş ve Kurul Kararları ile ilan edilmiştir
(AGDAŞ için 28/12/2011 tarih ve 3614 sayılı K.K., BAHÇEŞEHİR için 28/12/2011
tarih ve 3615 sayılı K.K., BAŞKENTGAZ için 05/01/2012 tarih ve 3630 sayılı K.K.)
Doğal gaz piyasasında Bağlantı
Gelirleri, abone müşterilerden tahsil edilen Abone Bağlantı Bedeli (ABB) gelirleri
ile serbest tüketici müşterilerden tahsil edilen bağlantı bedeli gelirlerini ifade
etmektedir. Bağlantı Gelirleri, müşterilerden direkt olarak tahsil edilmeleri
dolayısıyla, tarife düzenlemelerinde şirketlerin varlık tabanından
düşürülmektedir. Dağıtım şirketlerinin muhasebe uygulamaları incelendiğinde, genellikle tahsil edilen Bağlantı
Bedeli gelirlerini ilgili yılda gelir olarak değerlendirdikleri, bu gelirler
kapsamında katlanılan maliyetleri ise sabit kıymetlerde muhasebeleştirerek, Vergi
Usul Kanunu (VUK) uyarınca 22 yıl süresiyle amortismana tabi tutarak gider gösterdikleri
görülmektedir. Böylece şirketler Bağlantı Bedeli gelirleri ile ilgili vergiyi
peşin ödemekte ancak bu kapsamda oluşan maliyetleri 22 yılda yansıtabilme durumuyla
karşı karşıya kalmaktadır. Metodoloji yürürlüğe girene kadar yapılan tarife
çalışmalarında şirketlerin vergi ile ilgili uygulamaları, yaptığı ödemeler,
dönemler arası kaymalar dikkate alınmamış, şirketlere dağıtım faaliyeti
kapsamında elde edecekleri kar için vergi yükü Reel Makul Getiri Oranı (RMGO) içerisinde
verilmiştir. Kısacası, pratikte vergi yükünün yönetimi şirkete bırakılmıştır.
Metodoloji çalışmaları
kapsamında ise vergi yüküne yönelik olarak şirketlerden gelen talepler çok
yönlü olarak değerlendirilmiştir. Çalışmalar kapsamında şirketler arasında
servis hattı maliyetlerinin muhasebeleştirmesinde farklı uygulamalar görülmüştür. Bazı şirketler söz konusu
maliyetleri abonenin alındığı yılda ABB geliri kadar gider göstererek vergi
yüküne katlanmamaktadır. Buna ilave olarak bazı şirketlerde ise belli
dönemlerde gider olarak ilgili yılda yansıtılmış, diğer dönemlerde ise farklı
uygulama yapılmıştır. ABB “sayaç dahil
dağıtım şebekesinin abone iç tesisatına bağlantısı için gereken proje, işçilik,
malzeme, kontrol ve onay harcamalarının abone başına düşen payı” için
tüketiciden alınan maliyet esaslı bir bedeldir. İhaleli şirketlerde bu bedel
ihale şartnamesi kapsamında maliyeti daha düşük veya yüksek olmasına
bakılmaksızın 180 ABD Doları olarak sabitlenmiştir. İhaleye katılan firmalar
180 ABD Doları olan bedelin tahsili sonunda bunun bir kısmını vergi yükü olarak
ödemek durumunda kalabilmiştir. Bununla birlikte şirketlerin bu dönemlere
ilişkin gelir tabloları incelendiğinde genel olarak söz konusu vergi yükünün
fiktif olduğu gerçekte şirketlerin çoğunda vergi giderinin oluşmadığı
görülmektedir. Ayrıca söz konusu bağlantılar için oluşan maliyetlerini maddi
duran varlıklara ekleyen şirketler amortisman yoluyla ilerleyen dönemlerde
vergi yükünün bir miktarından kurtulmaktadır. Hesaplamalarda bu avantajın da dikkate
alınmasının gerektiği açıktır. Bu da söz konusu uygulamanın sadece ABB
gelirlerinin %20’sini kapsam dışı bırakmayla sonuçlanmayacağını, ilave detaylı
hesaplamalara ihtiyaç olduğunu göstermektedir. Muhasebe uygulamalarında
farklılıklar olduğundan hangi şirketlerin hangi dönemler için bu yönde bir
vergi yüküne katlandığının tespitinin ayrıca yapılması gerekmektedir.
Diğer ülkelerde sıklıkla
karşılaşılabilen bir uygulama, RMGO hesaplamalarında vergi yükünün tamamen
sistem dışında tutulması, şirketlerin gelir tablosunda gerçekleşen nihai vergi
yükünün gelir gereksinimine eklenmesidir. Bağlantı Bedeline yönelik geçmiş
dönem muhasebe uygulamalarında yeknesaklık bulunmaması dolayısıyla bu yöntemin
uygulanabilirliği daha kolay gözükmektedir. Bu yöntemin uygulanması durumunda hangi
şirketlerin hangi dönemler için nasıl bir muhasebe uygulaması yaptığı ya da bu
yönde bir vergi yüküne katlanıp katlanmadığının tespitine gerek
bulunmamaktadır. Bağlantı gelirlerinin tamamının ilgili yılda gelir olarak
muhasebeleştirildiği şirketlerde; ilgili yılda ödenen vergi tutarının bağlantı
gelirleri sebebiyle oluşan yükten büyük olması durumunda bu yükün tamamının,
eşit veya küçük olması durumunda ise ödenen vergi tutarının bağlantı
gelirlerinden düşülmesini başka bir yöntem olarak düşünmek mümkündür.
Metodoloji incelendiğinde
ise yukarıda yer alan yöntemlere göre uygulaması daha detaylı çalışma
gerektiren bir yöntemin seçildiği görülmektedir. Metodolojinin, Varlık Tabanı
başlıklı, 6 ncı maddesinin 5 inci fıkrasında “Tarifeye Esas Net Yatırım Tutarlarının hesaplanmasında bağlantı gelirleri
vergi yükü düşülerek dikkate alınır.” ifadesi, Varlık Tabanı Usul ve
Esaslarının, Bağlantı Bedeli Gelirleri başlıklı, 6 ncı maddesinde ise “Abone Bağlantı Bedelinin açık eksiltmeye
tabi tutulduğu dağıtım bölgelerinde ilk 5 yıllık dönemde yapılan bağlantılarda
tahsil edilen abone bağlantı bedeli tutarları vergi yükü değerlendirilerek ve
ÜFE ile güncellenerek dikkate alınır.” ifadesi yer almıştır. Böylece ABB
gelirlerinin vergi yükü düşülerek varlık tabanı hesabında dikkate alınması ile şirketlerin
bu konudaki dönemsel vergi yükünün giderilmesinin sağlandığı görülmektedir.
Ancak yukarıda belirtilen sebepler dolayısıyla söz konusu uygulama çok kapsamlı
çalışmalar gerektirmektedir.
Tahsil edilen Bağlantı
Bedeli gelirlerini ilgili yılda gelir olarak değerlendirirken, bu gelirler
kapsamında katlanılan maliyetleri ise sabit kıymetlerde muhasebeleştirerek, VUK
uyarınca 22 yıl süresiyle amortismana tabi tutarak gider gösteren şirketlere
yönelik vergi yükü hesaplamaları Tablo-1’de yer almaktadır. Bağlantı gelirlerindeki
vergi yükünün dikkate alınması durumunda varlık tabanı hesabında net yatırım
tutarı hesaplanırken bağlantı gelirinin dikkate alınma oranının %87 olarak
hesaplanmış olduğu görülmektedir.
Tablo-1:
Vergi Yükünün Dikkate Alınması
Bağlantı
Geliri 100
Ödenen Vergi
(100X0,20) 20
Her Yıl
Kurtulacağı Vergi (100/22X0,20)
0,91
Kurtulacağı
Verginin NBD’si * 7
Net Vergi Yükü
(20-7) 13
Bağlantı
Gelirinin Dikkate Alınma Oranı (100-13) %87
Tablo-1’de
yer alan bu yaklaşık hesaplamada bağlantı gelirleri ile bağlantı giderlerinin
eşit olarak değerlendirilmiş olduğu unutulmamalıdır. Her ne kadar ABB’nin
normatif tanımı maliyet esaslı olsa da bugüne kadar her bir bağlantı bazında
maliyet esaslı bir uygulama olmamıştır. Hem ihale şartnamelerine çıkılırken hem
de ilerleyen süreçte mevcut şirketler için tarife belirlenirken, ortalama
maliyetler göz önüne alınarak, ortalama bedel belirleme yoluna gidilmiştir. Bu
durum yapılacak olan detaylı hesaplamalarda gelir ile gider arasında farklılık
olması durumunun da değerlendirilmesi gereğini ortaya çıkartmaktadır. Tablo-1’de
yer alan hesaplamanın, bağlantıya yönelik maliyetlerini hem geçmiş yıllarda hem
de gelecek yıllarda 22 yıl süreyle amortismana tabi tutarak gider gösteren
şirketlere yönelik olduğu altı çizilmesi gereken diğer önemli husustur. Geçmiş
dönemlerde farklı uygulamaları olan şirketlere ve gelecek dönemde yaşanacak
muhtemel uygulama değişikliği durumuna yönelik olarak hesaplamanın karmaşık ve
detaylı çalışma gerektirdiği açık olup bu durum düzenlenen piyasalarda muhasebe
standartlarının oluşturulmasının önemini ortaya koymaktadır.
EPDK, doğal gaz dağıtım
şirketleri düzenleyici muhasebe standartlarına yönelik olarak hazırlamış olduğu
ilk taslak dokümanı (açıklamalı hesap planı), 2009 yılının Mayıs ayında sektör
görüşüne açmıştır. Düzenlemenin, aynı dönemde sektör görüşüne açılan ve ancak
geçtiğimiz aylarda sonuçlanabilen Metodolojiye bağlı birçok yönü bulunmaktadır.
Metodolojinin yürürlüğe girmiş olması ile birlikte doğal gaz dağıtım şirketleri
düzenleyici muhasebe standartlarına yönelik çalışmanın, TMSK ve doğal gaz dağıtım
şirketlerinin katkısı ile birlikte kısa bir süre içerisinde revize edilerek
tamamlanması planlanmaktadır.
Kaynaklar
[1] Orhan Sevilengül,
Genel Muhasebe, Ankara, 2008
[2] Başak Berberoğlu, Uluslararası Muhasebe
Standartları ile Ülkemizdeki Muhasebe Standartları Uygulamalarının
Karşılaştırılması, Akdeniz Üniversitesi, S.B.F., Yüksek Lisans Tezi, Antalya,
2002’den aktaran Hatice Belgin Şensoy, Gazi Üniversitesi, S.B.E., Yüksek Lisans
Tezi, Ankara, 2008.
[3] The Role of Regulatory Accounts in Regulated Industries,
erişim 20 Aralık 2011, www.regulationbodyofknowledge.org/documents/140.pdf
[4] Elif Burcu Günaydın, Okan Yardımcı, Güncel
Gelişmeler Işığında Türkiye Doğal Gaz Piyasası Tarife Uygulamaları ve Yatırım
Ortamının Değerlendirilmesi, Doğal Gaz Dergisi, ISSN 1305-2055, Sayı : 164-165,
Temmuz-Ağustos, Eylül-Ekim 2011.
No comments :
Post a Comment