March 27, 2015



Yemen'de Yaşanan Gelişmeler

28 Mart 2015

Türkiye’nin Arap ülkelerinden ayrıştığı önemli bir nokta, mezhep farklılıklarının iç savaş boyutunda kullanılamadığı ender ülkelerden bir tanesi olması. Şüphesiz büyük önder Mustafa Kemal Atatürk’e borçlu olduğumuz sağlam Cumhuriyet temelleri dolayısıyla bu oyuna gelmemiz pek de mümkün değildi. Osmanlı’da durum farklı mıydı? Hayır, Anadolu o yıllarda da Dünya’nın diğer bölgelerinden ayrışıyordu. İslam dini dışında yaşanan mezhep çatışmalarının Avrupa’da savaş boyutlarına ulaştığı dönemde, hoşgörünün yeri Osmanlı İmparatorluğuydu. Akla gelebilecek bir başka önemli soru şu olabilir: Türkiye zengin petrol kaynaklarına sahip olmaya devam etseydi mezhep çatışmalarına maruz kalır mıydı? Bizlerin bu oyuna gelebileceği düşüncesine hiçbir durumda ihtimal vermek istemiyorum. Son 35 yılda bir takım başka ayrışma oyunlarıyla mücadele eden ülkemizin, o meselelerin üstesinden de geleceğinden şüphem yok. Atatürk’ün söylediği gibi; “Evvela, millete tarihini, asil bir millete mensup bulunduğunu, bütün medeniyetlerin anası olan ileri bir milletin çocukları olduğunu göstermeliyiz.”

Gelelim Yemen meselesine yönelik gelişmelere;

İran yönetiminin desteklediği Yemen'li Şii Husiler, Sunni hükümete yönelik eylemleri sonucunda başta Başkent Sana olmak üzere Yemen'in birçok merkezini ele geçirdi. Bu durumu gerekçe göstererek, Suudi Arabistan'ın öncülüğünde Katar, Birleşik Arap Emirlikleri, Bahreyn, Kuveyt, Mısır, Ürdün, Fas, Pakistan ve Sudan'dan oluşan Körfez Arap Ülkeleri İşbirliği Konseyi üyesi koalisyon güçleri, 25 Mart 2015 tarihinde, Yemen'e yoğun bir hava harekatı başlattı. Suudi yetkililer, Kararlılık Fırtınası (Decisive Storm) adı verilen bu harekatın ana amacını "Yemen halkını ve Yemen'in meşru hükümetini korumak" şeklinde açıkladı.

ABD kuvvetleri operasyonda yer almasa da, koalisyon güçlerine lojistik ve istihbarat desteği sağlayacağını duyurdu. Yemen'de uzun yıllardır, El-Kaide yapılanmasına karşı Sunni hükümeti destekleyen ABD, Bengazi'de yaşadığı tecrübelerden de hareketle, Şubat ayında elçiliğini boşaltmıştı. Husilerin bir çok bölgede yönetimi ele geçirmesinin ardından Başkent Sana'ya da girmesiyle, Yemen Başkanı Hadi, önce Aden Şehrine oradan da Suudi Arabistan'a sığınmak durumunda kalmıştı. Husiler Yemen topraklarında Hadi'yi ve özellikle ABD'yi istemedikleri gibi İsrail karşıtlıklarıyla da biliniyor ve söylemlerinde bunu ön planda tutuyorlar. Öte yandan El-Kaide yapılanmasına da şiddetle karşılar.

Husilerin eylemlerini tasvip etmeyen ve "terörist grupların Yemen'den ayrılması" gerektiğini ifade ederek Arap Koalisyonunu destekleyen Türkiye, Kararlılık Operasyonuna lojistik destek de sağlayabileceği sinyalini verdi. Bununla birlikte en üst seviyeden yapılan açıklamalarla; "İran'ın bölgeyi domine etmeye çalıştığı, Yemen, Suriye ve Irak'tan çekilmesi gerektiği" yönünde önemli eleştirilerde bulunuldu. Bu ve benzeri konularda uluslararası arenada büyük yankılar uyandırmayan AB'nin cılız söylemi askeri müdahalenin çözüm olmayacağı yönünde olsa da önde gelen ülkeler koalisyon güçlerini destekleyici yönde açıklamalarda bulundu. 

Öte yandan, Kararlılık Fırtınası operasyonuna yönelik en sert tepkiyi İran verirken; Rusya, Çin ve Irak'da barış ve diyalog yanlısı demeçler vererek endişelerini belirttiler. 
      
Gelişmelerin gerekçesi ve Kararlılık Fırtınası operasyonuna yönelik iç ve dış basında yer alan, pek çoğu petrol eksenli yorumları ise şunlar oluşturdu;

    -          Yemen hükümetini devirmeye yönelik bir darbe ya da terör eylemi,
    -          İran-Suudi Arabistan arasında uzun yıllardan beri devam eden çekişme (Suudiler, Yemen'in                İran destekli bir hükümet tarafından kontrol edilmesinin, kendilerini kuzeyden ve güneyden                abluka altına alacağını düşünüyorlar)
    -          Diğer devletlerin hesaplaşması,
    -          Sona ermesi hayal olan soğuk savaşın bir başka tezahürü,
    -          Kelime anlamı "hüzün kapısı" olan "Bab’ül Mendep" Boğazının İran destekli Husiler’in eline              geçmesinin, Kızıldeniz’den Aden Körfezine çıkan petrol sevkiyatı (Dünya genelinde "gemi ile            taşınan" petrolün %8'i buradan geçiyor) dolayısıyla Suudi Arabistan üzerinde                                        yarattığı/yaratabileceği olumsuzluklar,
    -          Petrol güzergahının yanı sıra çok zengin olmasa da petrol kaynaklarına yönelik paylaşım                    mücadelesi - özellikle petrol sahalarının bulunduğu Marib şehrinin Husiler tarafından kontrolü            sonrası (petrol kaynakları ve güzergahını kontrol etme çabalarına yönelik tarihsel gelişim                    için Sayın Hikmet Uluğbay’ın 2010 yılında yazmış olduğu Yemen Türküsü’nün Yakılmasında            Petrol Çıkarlarının Oynadığı Rol isimli makaleyi incelemenizi tavsiye ederim. Söz konusu                yazıda Yemen Türküsü’nün ilginç hikayesinin detaylarını da bulabilirsiniz),
    -          Petrol fiyatlarında yaşanan önemli düşüş nedeniyle fiyatları yukarı yöne çevirme amaçlı bir                 operasyon yapma gerekliliği,
    -          Hac ibadetinin ücretsiz ve engelsiz olmasını savunan Yemen’li Husiler’in, Suudiler tarafından            toprak bütünlüklerine yönelik bir tehdit şeklinde algılanması... 

Gerçek sebep(ler) ne olursa olsun, Yemen’de de mezhep ayrışması görünümü altında karmaşık çıkar çatışmalarının olduğu ortada. Gelişmelerin ABD-İran arasında devam eden nükleer program pazarlıklarına ve uluslararası petrol fiyatlarına etkisi merak ediliyor. Son 5 senenin en düşük seviyelerinde olan petrol fiyatları operasyonla birlikte dalgalanmaya başladı bile. 750 milyar dolar döviz rezervine sahip Suudi Arabistan bir taraftan savaş maliyetleri dolayısıyla kaybederken, diğer taraftan artan petrol fiyatları dolayısıyla kazanabilecek mi bilinmez. Emin olabileceğimiz tek husus, petrol fiyatlarında yaşanabilecek artışın, özellikle bu hassas günlerde ülkemiz ekonomisini ciddi şekilde etkileme riski.

Öte yandan, uzun yıllardır kabile çatışmalarının ve terörist grupların arasında kalmış, yoksullukla mücadele eden, ezilmiş, bizim kadar şanslı olmadıklarından demokrasi kavramıyla belki de hayatlarının hiçbir döneminde tanışamayacak olan ve son olarak bütün bu yaşananların ortasında kalan Yemen çocukları, gençleri, milleti, kısacası birkaç Yemen nesli...

Peki bir başka soru; bizler için söylenmiş en anlamlı söz nedir sizce çocuklar? Evet evet, medeniyetlerin anası olan bu ileri milletin çocukları için söylenmiş en anlamlı sözü soruyorum. Şöyle bir 5 saniye gözlerinizi kapatıp düşünün lütfen…

Konforlu koltuklarımızda oturup, bilgisayar ya da cep telefonu ekranlarından olup bitenleri takip eden ya da hayatın akışına kendisini kaptırıp Dünya'da olup bitenleri takip edemeyen biz şanslı çocuklar için söylenmiş en anlamlı söz bana göre; “Ne mutlu Türk’üm diyene!” Özellikle o karmaşık coğrafyaya bir kez daha bakıp hep birlikte kıymetini bilelim, ne dersiniz?

2 comments :